22 Haziran 2008 Pazar

Güzellik Sırları




GÜZELLİK SIRLARI



Kozmetik ürünlerine harcadığınız paralara artık bir son demenin zamanı geldi. Hem daha ucuza hem de doğal yollarla kendi güzelliğinizi kendiniz hazırlayın



Evde bakım malzemesi hazırlamadan önce kişi öncelikle cilt tipini öğrenmeli. Çünkü normal, karışık, yağlı ve kuru ciltler için birbirinden farklı reçeteler hazırlanıyor. Marmara Üniversitesi Sağlık Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ayşegül Yıldırım, kadınların şifalı bitkileri kullanarak doğal yollarla cilt, saç ve tırnak bakımı yapabileceğini söylüyor.



Yıldırım, kullanılacak malzemede cilt tipinin önemine dikkat çekerek sözlerini şöyle sürdürüyor: "Yağlı cilt, iri gözenekli ve sivilcelenmeye yatkındır. Yıkandıktan kısa süre sonra yine parlak bir görünüm kazanır. İçeriğinde alkol bulunan ürünleri kullanmayın. Kuru cilt, sert ve pulludur, göz ve ağız çevresinde genç yaşlarda kırışıklar oluşmaya başlar.



Mevsimlere ve yaşa göre cildin özelliklerinde değişimler görülebilir. Soğuk suyla yıkamamak gerekir. Eğer cildinizin hangi sınıfa girdiğine karar veremiyorsanız, cildiye uzmanı bir doktora danışmalısınız. Yağlı bölgeleri veya karışık ciltteki sivilceli bölgeleri yağdan arındırıcı maddelerle temizlemeye çalışmayın. Cildin asidik koruma örtüsünü tahrip edebilirsiniz." Yrd. Doç. Dr. Ayşegül Yıldırım, cilt bakımının nasıl yapılması gerektiğini şöyle anlatıyor:



Cildin kendini yenileyebilmesi için (regenerasyon) haftada 1-2 kere, cilde uygun yüz maskeleri uygulanmalı.



Peeling yöntemi, ayda 1-2 kere yapılmalı. (Cildin sertleşmesini önler)



Papatya yağı: (Her tür cilt için) 30 g mayıs papatyası, 100 ml susam yağı ve 100 ml kantaron yağına eklenir. Cam yağ kavanozu bir saat boyunca içinde çok sıcak su bulunan derince bir kapta bekletilir. Daha sonra iyice çalkalanır ve temiz bir tülbentten geçirilerek süzülür.



Özellikle makyaj sonrası cildi canlandırmak için yağa batırılan pamukla yüz iyice temizlenir. Bu tip temizlik ciltteki ölü hücreleri azaltarak cildin kırışmasını ve yaşlanmasını geciktirir.



Doğal yağ karışımı (Normal ve karışık cilt için): 10'ar ml soya yağı ve hintyağı, 20 ml bademyağı ve 30 ml zeytinyağı iyice karıştırılarak koyu renkli bir şişeye aktarılır. Yağla ıslatılan bir pamukla, yumuşak hareketlerle yüze, boyuna ve dekolteye yedirilir.



Temizlik maskesi (Yağlı cilt için): Bir yumurta sarısı, bir yemek kaşığı susam yağı ve 3-4 damla limon suyu iyice karıştırılarak krem kıvamına getirilir. Elle veya bir bezle, yüze, boyuna ve dekolteye sürülür ve 10 dakika beklenir. Sonra bolca ılık suyla yıkanır.



Peeling (Yağlı ciltler için): İki yemek kaşığı ince rendelenmiş limon kabuğu, iki yemek kaşığı yulaf unu ve altı yemek kaşığı dolusu buğday kepeği iyice karıştırılır ve biraz su eklenerek esnek bir lapa haline getirilir. Dairesel hareketlerle, 2-3 dakikalık bir süre boyunca cilt temizlenir. Sonra bolca ılık suyla yıkanır.



Çay losyonu (Kuru ciltler için): Bir su bardağı dolusu kaynar derecede sıcak suda bir tatlı kaşığı dolusu yeşil çay haşlanır, üstü kapalı olarak 10 dakika demlendikten sonra süzülür. Bir yumurta sarısı, bir tatlı kaşığı dolusu çiçek balı ve 10 ml gliserin eklenip demlenen yeşil çay mikserle iyice karıştırıldıktan sonra bir kavanoza konarak saklanır. Haftada iki-üç kez yüze temiz bir pamuk yardımıyla cilde sürülür.



Yağlarla gelen güzellik



Yrd. Doç. Dr. Ayşegül Yıldırım, güzellik reçeteleri için en sık kullanılan ve kolay bulunan malzemeler hakkında şu bilgileri verdi:



Bademyağı: Acı ve tatlı badem çekirdeğinin karışımından elde edilir. Özellikle duyarlı, kuru ve çatlak ciltler üzerinde çok olumlu etki gösterir. Ciltteki pürüzleri alır. Hamilelikte karın çatlaklarının oluşmasını engellemek için, bebeklerde pişiklerde de kullanılabilir.



Hintyağı: Müshil ilacı olarak bilinir. Kendine özgü kokusu nedeniyle kozmetiklerde kullanılır. Özellikle saçları güçlendirmede etkilidir.



Jojoba yağı: Meksika kökenli bir ağaççığın meyve çekirdeklerinden kazanılır. Akışkan bir mumdur. Kozmetik ürünlerinde yaygınlıkla kullanılır.



Kabak çekirdeği yağı: Cildi düzgünleştirir, yumuşatır ve yaşlanmasını yavaşlatır.



Soya yağı: Soya fasulyesinin yağı, yüksek oranda içerdiği lesitin ve A vitamini göz önünde bulundurularak cilt bakımında kullanılan öteki yağlara eklenebilecek en değerli yağlardandır. Cildin beslenmesinde önemli görevler üstlenebilir.



Susam yağı: Cildi besleyici ve güneş ışınlarından koruyucu özellikler taşır. Cilde derinlemesine işler, temizleyici, dinlendirici ve zararlı maddelerden arındırıcı olarak kullanılabilir.



Zeytinyağı: Kaliteli sızma zeytinyağı klasik bir kozmetik katkısıdır. Cilde derinlemesine işler ve yenilenmesine yardımcı olur.



Lavantadan nemlendirici



Dr. Ayşegül Yıldırım, günde iki kere kullanılmasını önerdiği nemlendiricilerin nasıl hazırlandığı hakkında şöyle bilgi verdi:



Karışık cilt için lavanta suyu: Saf su aktardan alınabilecek kuru lavanta ile karıştırılır. Bir cam kavanoza konur.



Yağlı cilt için lavanta suyu: Yukarıda hazırlanan karışıma, iki-üç damla nane yağı ve bir tatlı kaşığı dolusu elma sirkesi katılarak bir cam kavanoza konur.



Kuru cilt için: Bir yemek kaşığı portakal çiçeği, bir kepçe gülsuyu bir yemek kaşığı aynı safa çiçeği ve saf su bir şişede iyice çalkalayarak karıştırılır. 24 saat bekletilir..






[alıntı]



--> Haberin devamını okumak için tıklayın(Click to Read Source)...

Artık albüm çıkarmayacağım (Kıraç)
Artık albüm çıkarmayacağım (Kıraç)



Kıraç, müzik piyasasına küstü





Kıraç, yaptığı albümler ve dizi müzikleriyle sürekli göz önünde oldu. Geçen sene hazırladığı Fenerbahçe 100. Yıl Marşı ile de çok konuşuldu. Bu sene, Euro 2008’de A Milli Futbol Takımı’na destek olmak üzere "Haydi Haydi" isimli bir marş yaptı, dijital ortamda satışa sundu.

Müzik piyasasının artık bittiğini düşünen Kıraç, bundan sonra da albüm çıkarmayacağını ve şarkılarını internette yayınlayacağını söylüyor. Biz de Kıraç’la yeni marşını, dizi müziklerinde başarılı olmasının sırrını ve özel hayatını konuştuk.

MARŞ SÖZÜ VE MÜZİĞİ SERT OLMALI

Milli Takım için bir marş yapma fikri, Fenerbahçe marşını yaptığım dönemden beri aklımdaydı. İnternette açılan forumlar ve halkın isteğiyle Avrupa kupa maçları için Milli Takım’a "Haydi Haydi" isimli marşı hazırladım. Bence herkes kendi takımının maçında bu marşla coşabilir. Marşların ateşli ve hırslı yapısını seviyorum. Benim karakterimle özdeşleşiyor. Sözleri basit, etkili ve coşkulu olmalı. Müziği de köşeli ve sert. Bir taraftan da duygulu olmalı. İnsanı ürkütmeli ve "biz buyuz, dimdik buradayız" demeli. Adeta savaşa giden bir insanın duygularını barındırması gerekiyor. Bu işi yapabilmek için gerçekten müzisyen olmak şart.

YENİ ŞARKILARI İNTERNETTEN YAYINLAYACAĞIM

Bu marşı internetten yayınladım. Çünkü kimse CD denen maddeyle ilgilenmiyor. CD çıkarmanın şarkıcılara da maddi, manevi bir geri dönüşü olmuyor. Artık her şey, her yer dijital. Dışardan nasıl algılanıyor bilmiyorum ama müzik sektörü bitti. Bazıları albüm fiyatlarını ucuzlatalım diyor. Zaten bu duruma gelmemizin nedenlerinden biri müziğin ucuza satılması ve değerli bir şey olduğunun anlatılmamasıydı. Bence bir albüm en az 30-40 YTL olmalı. Herkes albüm yapamamalı ve müzik bu kadar kirlenmemeli. Müzisyen bir değer yaratmalı ve dinleyen de karşılığını vermeli. Bundan sonra yeni şarkıları internet üzerinden yayınlayacağım. Arada keyfim için 2 bin tane falan DVD türünden albümler çıkarabilirim.

MİLYON DOLARLAR KAYBETMİŞİMDİR

Dizi müziklerinden herkesin zannettiği kadar iyi paralar kazanmıyorum. Zaten öyle de bir derdim olmadı. Amacım dizi müzikleriyle müzisyenin çok büyük bir güç olduğunu anlatmaya çalışmaktı. Şimdi Pulsar isimli yeni bir dizinin yapımcılığını üstlendim. Bir dizinin sahibi bence yönetmen, senarist ve müzisyendir. Bu denklem içinde de en az payı müzisyen alır. Cep telefonlarına en çok indirilen jenerik müzikleri arasında Zerda, Aliye ve İstanbul Masalı var. Herhalde ben milyon dolarlar kaybetmişimdir. Müzik dizinin istenilen reytinge ulaşmasını hızlandıran faktörlerden biri. Bu iş için yapması çok zor, seyretmesi keyifli, kazancı az diyebilirim.

AŞK, SÖZLERİMİ DEĞİŞTİRSE DEHİCRAN DEVAM EDECEK

Ayşe Şule Bilgiç’le nişanlıyız. Evliliğe bu yoğunluktan vakit bulamadık ama o yolda gidiyoruz. Aşk benim şarkılarımdaki en büyük malzemem. Yolunda giden bir ilişkim var ama sanatçı dünyasını kendi yaşadığı ilişkilerle tıkamamalı. Tabii yaşadığım aşk, şarkı sözlerimi de değiştirecektir ama hicran devam edecek. Melankolik şarkı sözlerim için beni eleştirenler olabilir, fakat dünyadaki şarkıların yüzde 95’i aşk ve melankoli üzerine. Bazen "Yıktın bitirdin beni" gibi sözler söyleyen şarkıcılar kliplerinde yerinde duramıyor, göbek atıyor. Yani hem Michael Jackson, hem Bon Jovi olalım, seksilik de bende olsun durumu. Herhalde ben sadece şarkı sözlerime uygun tavırlar içinde olduğumdan göze batıyorum.

UYKUSUZLUK SORUNUM VAR DELİRMEKTEN KORKUYORUM

Uykusuzluk problemim hep vardı, biraz azalmakla birlikte halen devam ediyor. 10 günde 5 gece uyuyorum. Uyuyamadığım saatlerde ruhçuluk, insan evrimi, örtbas edilmiş konular, bize öğretilen tarihin diğer tarafı ve gizli bilgilerle ilgili çok tehlikeli kitaplar okuyorum. Bazen dünyayla bütün ilişkilerimi koparıp ruh olarak evrene ve maddeye bakıyorum. En büyük fobim de karanlık. Geceleri loş bir ışık olmadan uyuyamıyorum. Sokak köpekleri ve delirmek beni korkutuyor.

TASAVVUF KAPISINDA DİLENİYORUM

Tasavvufa çok meraklıyım. Belki biri beni içeriye alır diye kapısında dileniyorum. Herkes biz de tasavvufa merak saldık diyor, bütün haltları yiyip tasavvufa sığındığını söylüyor. Oysa Mevlana çok ciddi şeyler söylüyor.







--> Haberin devamını okumak için tıklayın(Click to Read Source)...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder