Bu hafta, röportajımızın konuğu Yağma Hasan Börekçisi Halil Kılıç ve Yeğenleri. İşte; 1937 yılından bugüne kadar gelen lezzetin sırrı ve Halil Ustanın anıları ile süslediğimiz röportajımız... Gazetemiz 4 Temmuz, ve www.4temmuz.com haber sitemiz haftalık röportajlarına devam ediyor. Bundan sonra her hafta bu köşede, siyasilerimiz, sivil toplum kuruluşlarımız, esnaflarımız ve derneklerimizle yapmış olduğumuz röportajlarımızı yayınlayacağız. | | | | Kısa Bir Özgeçmişinizi Alabilir miyiz? | | Halil Kılıç; 1953 yılında Karamürsel'de doğdum. İlk orta ve lise eğitimimi Karamürsel'de aldım. Ortaokul dönemimden bu yana börekçilik mesleğimizi sürdürüyorum. | | | | Yağma Hasan Böreğinin İsmi Nereden Geliyor? | | Halil Kılıç; İşletmemizin ilk kurucusu Rahmetli Dedem Hacı Halil Kılıç'tır. Dedem 1937 yılında İstanbul Kasımpaşa'da börekçilik yapmaya başlıyor. Daha sonra Rahmetli babam Hasan Kılıç, dükkanı 1940 yılında İstanbul'dan İzmit'e, daha sonrada Karamürsel'e taşıyor. Rahmetli babamın imal ettiği börekler çok büyük talep ve rağbet gördüğünden müşterileri "Yağma Hasan Ağa" lakabını takıyorlar. Böreğimizin ismi bu lakap tan gelmekdedir. Bizler de iki kardeş babamın mesleğini yürüttük. Ben Halil Kılıç ve abim FEVZİ KILIÇ müessesimizi daha geniş alanlara tanıttık. Abim FEVZİ KILIÇ'ı elim bir trafik kazasında kaybettik. Ardından da babam Hasan Kılıç rahmetli oldu. Ben bu mirası şuan yeğenlerimle birlikte yürütüyorum. | | | | Karamürsel'de yılların esnafısınız. İlçemizde eskiden ekonomik durum nasıldı? Bugün ile bir kıyaslama yapar mısınız? | | Halil Kılıç; Eski Karamürsel ve şimdiki Karamürsel arasında çok büyük fark var. Eskiden biz sabah 5'de dükkanımızı açardık ve saat 9'a kadar tüm böreklerimiz bitmiş olurdu. Hatta böreklerimiz hamur açılırken satılır ve biterdi. Şuan ise sabah 8'den önce siftah yapamıyoruz. Eskiye oranla halkın alım gücü oldukça düşük diyebiliriz. Ancak ekonomiyi sadece Karamürsel'e bağlamak da yanlış olur. Türkiye'nin her bölgesinde eskiye oranla ekonomi daha kötü. | | | | Peki... Eski Karamürsel ve bugünkü Karamürsel'i değerlendirir misiniz? | | Halil Kılıç; Eskiden Karamürsel çok daha farklıydı. Örnek vermek istiyorum. Eskiden Karamürsel'de bulunan esnafların hepsi, işletmelerini gün ağarmadan açarlardı. Sabah ezanının ardından işyerleri açılır ve güne başlanırdı. Şuan işletmeler geç açılıyor. Bizler eskiden kalan bir gelenekle yine işletmemizi erken saatte açıyoruz. Gün aydınlandığı zaman açmak beni hala rahatsız eder. Rezil olduğumu düşünürüm ve utanırım. Bu nedenle dedem ve babam gibi sabahın çok erken saatlerinde gelir ve işletmemi açarım. Eskiden esnafların arasında güçlü bir dayanışma vardı. İşyerlerimizin kapısı kilitlenmezdi. Şimldi ise böyle bir durum yok. Bizler de bugüne göre tedbirlerimizi alıyoruz tabiki. İşletmemizi yeniliyoruz. Bugünün şartlarına uygun bir şekilde hareket ediyoruz. Örneğin eskiden böreklerimizin pişmesini saatlerce bekleyen müşterilerimiz vardı. Şuan ise servisimizi üç dakika bekletmek bile müşterimizi huzursuz yapıyor. Günümüze ayak uydurmak önemli tabiki. Bu nedenle kalitemizden ödün vermemek ve müşterilerimi memnun edebilmek için kadromuzu güçlendirdik ve yolumuza devam ediyoruz. | | | | Bizlere bir anınızı anlatır mısınız? | | Halil Kılıç; Karamürsel'de babam börekçilik yaparken, bir işletmemiz yoktu. Böreklerimizi börek arabamızda satardık. O yıllarda liseye giden genç bir delikanlıydım. Henüz 17 yaşındaydım. Sabah erken kalkar, börek arabımızı alır ve satışa çıkardım. Öyle ki, fabrikaya gidecek olan işçilerimiz, böreklerimden alabilmek için kuyruğa girerdi. O günlerde 17 yaşında olmama rağmen 116 kilo ağırlığındaydım. Çünkü çok börek yiyordum. Sabah okul saatine kadar böreklerimizi satar sonra eve giderek üstümü değiştirir ve okuluma giderdim. Ama beden eğitimi derslerine katılamıyordum. O derstten raporluydum. Şimdi o günleri çok özlüyorumDEDEDEN TORUNA 1937 yılında Hacı Halil Kılıç tarafından kurulan, ardından oğlu Hasan Kılıç'ın devam ettirdiği Yağma Hasan Böreklerini şuan Halil Kılıç ve yeğenleri yürütüyor. | |
--> Haberin devamını okumak için tıklayın(Click to Read Source)...
Oruçluyken baş ağrısı çekmeyin
Oruçluyken çektiğiniz baş ağrıları, nefes egzersizleriyle giderilebilir. Anadolu Sağlık Merkezi Algoloji Uzmanı Prof. Dr. Ayşen Yücel, oruç tutanların aç kalma süresi uzun olduğu için yaşayabilecekleri baş ağrılarının, nefes egzersizleriyle giderilebileceğini bildirdi.
Prof. Dr. Yücel, yaptığı yazılı açıklamada, bu yıl ramazan ayının eylül ayına denk gelmesi nedeniyle oruç tutulan süre uzadığından, insan vücudunda bazı ağrıların oluşabileceğini belirtti.Orucun özellikle gün boyunca çalışmak zorunda kalanları zorladığını ifade eden Yücel, şunları kaydetti:
”Oruç tutmak çok çeşitli ağrılara neden olabilir. Bunların başında beslenme düzeninin değişmesi ve çok uzun süre aç kalınması nedeniyle oluşan, mide-bağırsak sisteminden kaynaklanan ağrıları sayabiliriz. Yine oruca bağlı olarak, kan basıncı oynamalarına bağlı bir takım sorunlar ortaya çıkabilir. Bu durumun da baş ağrısı olarak karşımıza çıktığını görebiliriz ya da ani kan şekeri düşmesine bağlı olarak çok şiddetli baş ağrısı gelişebilir.”
Kronik ağrısı bulunanlarda orucun, bu ağrıyı tetikleyeceğine dikkati çeken Yücel, geceleri sahur dolayısıyla uyku düzeni bozulduğu için yaşanan stresin, açlığın da eklenmesiyle gerilim ve baş ağrısına yol açabileceğini kaydetti.
Yücel, kafeinli içeceklere bağımlılığı olan kişilerde de oruç sırasında baş ağrıları yaşanabileceğini, ani başlayan ve vücutta meydana gelen herhangi bir bozukluğun habercisi olan ağrının ciddiye alınması gerektiğini bildirdi.
Nefes egzersizi
Prof. Dr. Ayşen Yücel, ”Vücutta hafif ve orta şiddette meydana gelen ağrılar, nefes ya da gevşeme egzersizleriyle geçirebilir. Ama ağrıyı çeken kişinin bu egzersizleri nasıl uygulayacağını bilmesi gerekir. Fakat ağrı, orta şiddetten fazlaysa, bu egzersizlerin faydası olsa bile tam olarak ağrıyı geçiremeyebilir” dedi.
Özellikle gerilim ağrılarında nefes ve gevşeme egzersizlerinin yanı sıra dikkati dağıtma egzersizlerinin uygulanabileceğini ifade eden Yücel, şu bilgileri verdi:
”Dikkati dağıtma egzersizleri, başka bir şeyle uğraşma, müzik dinleme veya kişinin kendisini rahatlattığını önceden bildiği herhangi bir şeyle uğraşması şeklinde gerçekleştirilir. Ayrıca imkan varsa, loş ve sessiz bir ortamda uzanma, temiz havaya çıkma gibi bir takım tedbirler de ağrının azalmasını sağlayabilir. Nefes egzersizleri tıpkı doğum sancıları sırasında uygulandığı gibi yapılabilir.
İnsanın vücudunu zihni ile yönlendirerek kontrol altına almasını sağlayan birçok yöntemden biridir. Ağrıyı kendi kendinize kontrol etmeye çalışırken, bir yandan da vücudun iyi oksijen almasını sağlayarak dokulara daha fazla oksijen göndererek ağrıyı azaltma üzerine yapılan egzersizler, ağrı kontrolünde çok yararlı olmaktadır.”
--> Haberin devamını okumak için tıklayın(Click to Read Source)...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder