E-Vizite Kağıdı uygulaması başladı.
Sigortalıların 506 sayılı Kanun'da düzenlenen sağlık yardımları ile geçici iş göremezlik ödeneklerinden yararlanabilmesi için, hak sahibi olduğunu belgelemekte kullanılan vizite kâğıdı, dileyen işverenlerce elektronik ortamda hazırlanılabilecektir.
Böylece işverenler Kurum'un www.sgk.gov.tr adresinden SSK bölümünde "e-Sağlık Geri Ödeme Sisteminden" giriş yaparak, "İnteraktif Uygulamalar" altında vizite kâğıdı alanına e-Bildirge şifresiyle girerek sigortalıların sigorta sicil numarası veya T.C. kimlik numaralarından birini kodlayarak vizite kâğıdını internet ortamında hazırlayabileceklerdir. Getirilen uygulama ile vizite kâğıtlarının bir taraftan yanlış ve eksik düzenlenmesinin önüne geçilmesi, öbür taraftan ise işverenlerin istediği yerden ve dilediği zamanda vizite kâğıtlarının hazırlanabilmesi amaçlanmaktadır.
II- NİÇİN VİZİTE KÂĞIDI
Sigortalıların iş kazaları, meslek hastalıkları, hastalık ve analık sağlık ve geçici iş göremezlik ödeneği alabilmeleri 506 sayılı Kanun ile belirli usul ve esaslara bağlanmıştır. İşverenler, sigortalıların muayene ve tedavilerinde kullanılmak üzere kazancını ve prim ödeme gün sayılarını göstermek üzere, örneği Kurum'ca hazırlanacak belgeyi düzenleyerek sigortalıya vermekle yükümlüdür (506 sK. md. 90/1).
Diğer taraftan hastalık ve analık yardımlarından yararlanacak olanlar Kurum'ca tespit edilecek belgelerle Kurum'ca bildirilen sağlık müesseselerine veya hekimlere başvurarak muayene ve tedavi olabilirler (506 sK. md. 118/1). 506 sayılı Kanun doğrultusunda hazırlanan Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği (SSİY) ile anılan Kanun'da belirtilen belge olarak vizite kâğıdı hazırlanmıştır.
Vizite kâğıdının iki türü bulunmaktadır. Bunlar: "Sigortalının Eşi ve Geçindirmekle Yükümlü Olduğu Çocuklarına Ait Vizite Kâğıdı" diğeri ise "Sigortalıya Ait Vizite Kâğıdı"dır. Kurum halihazırda sigortalıya ait vizite kâğıdını interaktif ortama taşınmış olup sigortalının eşi ve geçindirmekle yükümlü olduğu çocuklarına ait vizite kâğıdı eskiden olduğu üzere yine kâğıt ortamında hazırlanacaktır.
III- VİZİTE KÂĞIDI HANGİ HALLERDE DÜZENLENİR
1- Sigortalılar ile eş ve geçindirmekle yükümlü oldukları çocuk, ana ve babalarına verilen sağlık yardım aktivasyonu (sağlık karnesi yerine) müracaatlarında Kurum'ca sigortalılardan istenilmektedir (SSİY md. 50/1-a).
2- Sigortalılar muayene ve tedavi için sağlık kuruluşlarına başvurularda resimli kimlik belgesini göstermenin yanında işveren tarafından düzenlenen vizite kâğıdını sağlık kuruluşuna vermek zorundadır (SSİY md. 52/1, SGK SUT md. 3.1, a/1).
3- İş kazasına uğrayan, meslek hastalığına tutulan sigortalıların iş kazası ve meslek hastalığının 506 sayılı Kanun'un 27/1. maddesinde Kurum'a en geç kazadan sonraki iki gün içinde verilmesi gereken haber verme kâğıdı olarak vizite kâğıdı kullanılmaktadır (SSİY md. 53/1-A).
4- Sigortalı kadın ile sigortalı erkeğin sigortalı olmayan eşi, gebelik muayeneleri ve gerekirse tedavileri ile doğumları için işveren tarafından vizite kâğıdı düzenlenmektedir (SSİY md. 59, 60).
5- Sigortalıların sağlık yardımı, protez araç ve gereçlerinin standartlara uygun olarak sağlanması, takılması, onarılması, yenilenmesi ile gerekli hallerde muayene ve tedavi için yurtiçinde başka bir yere gönderilmesi halinde verilecek yol parası ve zaruri masraf karşılığı yardımlarından yararlanabilmesi amacıyla vizite kağıdı istenilmektedir (SSİY md. 53/1-A-a).
IV- VİZİTE KÂĞIDINDA BULUNMASI GEREKEN BİLGİLER VE DÜZENLENMESİ
Vizite kâğıdına sigortalının adı ve soyadı, doğum tarihi, sicil numarası, T.C. kimlik numarası, işe giriş tarihi, viziteye çıkmak için işyerinden ayrıldığı tarih ve saat, prim ödeme halinin sona erip ermediği, ermiş ise tarihi, iş kazası vakalarında, ayrıca olay tarihindeki işçi sayısı, sigortalının yaptığı iş ve bu işin mahiyeti, iş kazasının oluş şekli, vuku bulduğu yer, tarih ve saati, olay günündeki işbaşı saati, tanıkların ad ve soyadlarına ilişkin bilgiler bulunmalıdır (506 sK. md. 53-A).
Vizite kâğıdı biri asıl olmak üzere iki nüsha düzenlenmektedir. İlgili bölümde işveren veya vekilinin bilgileri (işyeri mühür veya kaşesi ile damgalanması) ile imzasının bulunması gerekmektedir.
Vizite kâğıtları üzerinde silinti-kazıntı olmayacak şekilde doldurulmalıdır.
Vizite kâğıdının düzenleme usul ve esaslarına "Açıklama" bölümünde yer verilmiştir. Bu bölüme göre;
1- Vizite kâğıdının prim ödeme halinin sona erip ermediği satırına;
Prim ödeme halinin sona erip ermediği mutlaka yazılacak, prim edeme hali sona ermiş ise erdiği tarih de belirtilmesi gerekmektedir. Çünkü hastalık ve analık sigortalarının uygulanmasında, ödenen primin ilişkin olduğu günü takip eden onuncu günden başlanarak yitirilmiş sayılacağının tespiti bu haneden anlaşılmaktadır.
2- Sigortalının prim ödeme gün sayısı ve kazançları bölümünde ay sütununa;
a- Sigortalının hastalık ve analık nedeniyle viziteye çıktığı tarihten önceki bir yıl içinde en az 90 gün, hastalık ve doğumun olduğu tarihten önceki bir yıl içindeki aylar viziteye çıkılan ay da dahil olmak üzere yazılacak, karşılarına da bu aylar içinde prim ödenen gün sayıları kaydedilmelidir.
b- Geçici iş göremezlik ödeneğine esas olarak düzenlenecek vizite kâğıtlarında ise, sigortalılar için geçici iş göremezliğin başladığı tarihten önceki bir yıl içinde en az 120 gün hastalık sigortası primi ödemesi yapıldığının tespiti için ilgili aylar içinde prim ödenen gün sayıları yazılacaktır.
c- Diğer sütunlara da hastalığın anlaşıldığı veya doğumun vuku bulunduğu tarihten önceki üç takvim ayına ait prime esas tutulan aylık kazançlar yazılacaktır.
d- İş kazası veya meslek hastalığı halinde ise, sadece iş kazasının meydana geldiği veya meslek hastalığının anlaşıldığı tarihten önceki üç takvim ayına ait prime esas tutulan aylık kazançlar ile o aylar içinde prim ödenen gün sayıları kaydedilecektir.
5- Prime esas tutulan aylık ücretler ayrıca "Yazıyla" sütununda yazı ile de belirtilecektir.
6- Hak Ettiği Ücretler: Ay içinde hak edilen ücretlerdir.
7- Prim ve İkramiye Gibi Ek Ödemeler: O ay içinde sigortalıya ödenen prim, ikramiye ve bu nitelikteki kazançlardır.
8- İşverence veya Mahkemelerce Ödenmesine Sonradan Karar Verilen Ücret, Prim, İkramiyeler: İhtilaflı olup aradan zaman geçtikten sonra işverence veya mahkemelerce yahut sair makamlar tarafından verilmesi kararlaştırılan ücret, prim, ikramiye ve fazla mesai gibi ücretlerdir.
Ancak, bahis konusu ücretlerden, yalnızca viziteye çıkılan tarihten önceki 3 takvim ayı içinde ödenmiş olanların, bu üç aya ait kısmı aylar itibariyle ayrı ayrı yazılacaktır.
V- VİZİTE KÂĞIDININ İNTERAKTİF ORTAMDA DÜZENLENMESİ
SGK'nın www.sgk.gov.tr internet adresinden siteye giriş yaptıktan sonra, SSK bölümünü geçilmelidir. Bu bölümde "e-Sağlık Geri Ödeme Sisteminden" girilerek, açılan menü de "İnteraktif Uygulamalar" başlığı altında vizite kâğıdı alanına girilmelidir.
Vizite kâğıdı sayfası açıldığında sisteme işverene ait işyeri e-Bildirge şifresi ile girilecek, önlerine gelen sigortalıların sigorta sicil numarası veya T.C. kimlik numaralarından birini kodlayarak vizite kağıdı iş kazası, meslek hastalığı, hastalık, analık hallerinden hangisi için düzenlenecekse o alan onaylanacaktır.
Böylece sigortalının vizite kâğıdında A bölümünde yer alan bilgilerden sistem üzerinden alabildiği bilgiler otomatik olarak ekrana gelecek, adres, öğretim, işe giriş, istihdam durumu, viziteye çıkış tarihi, yıllık kullandığı ücretli izin sayı alanlar kullanıcı tarafından kaydedilecektir.
Vizite iş kazası için düzenleniyor ise iş kazası bölümü ekrana gelecek, bu bölüme ilişkin bilgiler eksiksiz kayda geçirilecektir. Vizite kâğıdı hastalık, analık, meslek hastalığı için düzenleniyor ise bu alan kendiliğinden geçilecektir.
Sigortalının prim ödeme gün sayısı ve kazançlar bölümünde ise vizite kâğıdının düzenlenme tarihi ile sigortalının işe başladığı tarih aynı ay ise sadece bu ay ekrana gelerek, bu aya ilişkin gün ve kazanç kısımları doldurulması gerekmektedir. Düzenlendiği tarihten önce işe giren sigortalılar için ise geriye doğru bir yılı içine alan aylara ilişkin gün sayıları ile önceki üç aylık süreye ilişkin kazançlar yazılmalıdır.
Beyan ve taahhüt bölümünde ise işyeri sicil numarası sistemden gelmekte olup, diğer alanlar kullanıcı tarafından doldurulacaktır.
VI- SAĞLIK KURUM VE KURULUŞLARININ VİZİTE KÂĞIDI İŞLEMLERİ
Sağlık kurum ve kuruluşları kendilerine muayene ve tedavi için başvuran sigortalıdan vizite kâğıdını alarak muhafaza etmeleri gerekmektedir.
Sigortalının hekimlerince yapılan muayeneleri sonucu istirahatlı bırakılmalarına gerek görülmesi üzerine geçici iş göremezlik ödeneklerini alabilmeleri için, sağlık kurum ve kuruluşlarınca, geçici iş göremezlik belgesinin birinci (ilk) nüshası, vizite kâğıdına bağlı olarak bir liste ekinde yazı ile vizite kâğıdında belirtilen işyeri sicil numarasının il-ilçe kodu ile işyerinin adresi göz önünde bulundurularak, bağlı bulunduğu ilgili devredilen SGK (SSK sigorta) il/sigorta müdürlüklerine gönderilmesi gerekmektedir (SGK SUT md. 3/3).
Geçirdikleri iş kazası nedeniyle 90 gün prim ödeme gün sayısı şartına bağlı olmaksızın sağlık yardımları Kurum'ca karşılanan 506 sayılı Kanun kapsamındaki aktif sigortalılara verilen sağlık hizmetlerine yönelik düzenlenecek fatura ekinde, iş kazası bölümü doldurulmuş vizite kâğıdı ile iş kazası tespit tutanağı bulunmak durumundadır.
VII- VİZİTE KÂĞIDINDA İŞVERENİN SORUMLULUĞU
Vizite kağıdındaki bilginin eksik veya yanlış olması sebebiyle, sigortalılar için Kurum'ca yersiz olarak yapılan her türlü masraflar işverene ödettirilmektedir (506 sK. md. 90/1,3).
Bu medde hükmü gereğince vizite kağıdındaki bilgilere bağlı olarak, Sosyal Güvenlik Kurumu adına muayene ve tedavi görmüş, ilaç, optik, ortez-protez veya iyileştirme malzemesi temin etmiş, geçici iş göremezlik ödeneği almış sigortalılar, sonradan bu yardımlara hak kazanamadığı anlaşılır ise Kurum'un yapmış olduğu bu masraflar yersiz olacağından, işverenden bu masraflar tahsil edilecektir.
Geçici iş göremezlik ödeneği vizite kâğıdında bildirilen ücretler üzerinden hesaplanan sigortalılara daha düşük ücret ödemesi yapıldığı tespit edilirse, yine bilginin yanlış olması gerekçesiyle, fazla yapılan yersiz ödeme işverene ödettirilecektir.
Tatil gününde sigortalının spor yaparken ayağının kırılması olayını, iş kazası olarak vizite kağıdı ile bildirilmesi üzerine sigortalıya sürekli iş göremezlik ödeneği bağlanması, sonradan bu olayın iş kazası olmadığının Kurum'ca anlaşılması sonucu Kurum'un yaptığı ödenekler yersiz olacağından Kurum'ca işverenden alınacaktır.
Kurum'un tespiti müfettiş veya kontrol memuru incelemesi sonucu tespit edilebileceği gibi mahkeme kararları, ihbar şikâyetler sonucu yapılabilmektedir.
VIII- SONUÇ
Sigortalılara ait vizite kâğıtlarının mevzuata uygun olarak işverence düzenlenmesi, sigortalıların sağlık yardımları ile geçici iş göremezlik ödeneklerinin elde edilmesine önemli bir yere sahiptir. Çünkü yanlış ve eksik düzenlenen vizite kâğıtlarından dolayı sigortalıların sağlık tesislerinden geri dönmeleri, sağlık yardımı alamaması, geçici iş göremezlik ödeneği verilememsi gibi sorunlarla karşılaşma olasılıkları bulunmaktadır. Bazen vizite kâğıdından dolayı Kurum ve işveren arasında sonu denetime varan yazışmalar yapılabilmektedir.
Kurum'un sağladığı vizite kâğıdının interaktif ortama taşınması ile yukarıda sayılan sorunlar minimize edilmektedir. Çünkü programa konulan zorunlu doldurulması gereken alanlar ile vizite kâğıdında eksik bilgi bırakılmamaktadır. Ancak vizite kâğıdı işveren beyanı olduğundan, yanlış doldurulmadan kaynaklanan sorumluluk işverene aittir. Bu nedenle işverenlerin vizite kâğıdını düzenlerken, dolduracakları bilgilerde dikkatli olmaları gerekmektedir.
Bu uygulama ile işverenlerin vizite kâğıtlarını işverenlerin internetin bulunduğu bütün ortamlarda, dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar düzenleme imkânı vermektedir.
Yazar: ErcümentÖZTÜRK*
Yaklaşım Dergisi/ NİSAN 2008 / Sayı: 184
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
üyelerin istekleri dışında özel mesaj atmak , msn e eklemek , siyasal muhabbetlere girmek , yasadışı dosyalar yollamak , küfürlü konuşmak , vede reklam içeren mailler atmak (süperteklif vb.) kesinlikle yasaktır bööle bir şikayet karşısında üyelik geri dönüşüm olmadan silinir bilginize..
sohbet grubumuz açılmıştır arkadaşlar isteyen oraya üyeliğini yaptırabilir ve sohbetlere ordan devam edebilir
katılmak için hayelax-subscribe@googlegroups.com
sohbet etmek için http://groups.google.com.tr/group/hayelax-sohbet
sohbet grubuna katılım için hayelax-sohbet-subscribe@googlegroups.com
posta göndermek için , mail atın : hayelax@googlegroups.com
üyeliğinizi sonlandırmak : hayelax-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazlası için, http://groups.google.com.tr/group/hayelax tıklayıver
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
--> Haberin devamını okumak için tıklayın(Click to Read Source)...
[[[hayelax'65837']]] MUTFAK KÜLTÜRÜMÜZDE MEŞRUBATLAR
Mutfak Kültürümüzde Meşrubatlar
Türk mutfağının zenginliği, sadece yemek türleri bakımında olmayıp geleneksel içeceklerimiz bakımından da söz konusudur.Bu bölümde, alkolik olmayan içeceklere değinilecektir.
SICAK OLARAK İÇİLENLER
Çay, kahve, ıhlamur, tarçın, ada çayı önde gelen ve en yaygın olanlarıdır.
ÇAY
Çayın M.S. 5. ve 6. yüzyıllarda Çin'de yaygın olarak kullanıldığı bildirilmektedir.Çin'de 1550 yılında su içinde yaprakların demlenmesi biçiminde kullanılmaya başlandı.17. yüzyıl başlarında çay, Avrupa'ya tanıtıldı.Türkiye'de 1918 yılında Batum'da çay üretimine geçildi.Ülkemizin en sevilen içecekler arasındadır.Öyle ki en küçük yerleşme birimlerinde dahi kahvehanelerde hiçbir şey bulunmasa bile, çay mutlaka bulunur.
Köy, kasaba, ilçe ve metropoliten yörelerimizdeki kahvehaneler, çayhaneler ticari varlıklarını sanki çaya borçlu gibidirler.Türkiye'de en çok çay içilen yer denince akla Erzurum gelir.Niçin Erzurum'da çok çay içiliyor?Erzurumlular bunu Erzurum'un havasına ve suyuna bağlıyorlar.Erzurum kültürünün karakteristiklerinden birisi de çay içme geleneğidir.Çay, bir kültür karmaşığı oluşturmuştur.
Çünkü çay içmeye ilişkin gelenekler, davranışlar mevcuttur.Ülkemizin en çok çay içilen, çayı seven illerinden birisidir.Karadeniz'de yetiştirilen çay, Doğu Anadolu da içilir. Erzurum bunların başlında gelmektedir.Erzurum'da çay şekeri de farklıdır.Erzurum fabrikasında yapılan ve çuvallarla satılan sert kelle şeker, özel bir çekiçle "Taka tuka" denilen özel bir kabın içinde karılır.
Bu şekerin bir parçası çaya batırılıp dilin altına konur ve çay yudum yudum içilir.Dil altındaki şeker de bardaktaki çay bitince erir.Çay koymak anlamında 'Çay dökmek' ya da 'Çay tazelemek' deyimleri kullanılır.Çay ikramını kabul etmemek ayıp sayılır.Kahvehanelerde çay servisinin değişik biçimleri vardır.
Özellikle kahvenin dışına çay götürülürken bardaklar içleri dolu olduğu halde, tabağa ters çevrilerek konur ve kişiye verilirken ters yüz, daha doğrusu ters düz edilir.Usta garsonlar el alışkanlığı ile bir damla çay dökmezler.
İstanbul'da Boğaz'da çaycılık yapan bir Erzurumlu, gelen müşterisine çok güzel bir çay demlemiş ve müşterisinin önüne masaya çayları koymuş.Adam da 'Biraz limon getirir misiniz' deyince Erzurumlu, adamın önünden çayları alıp geri götürmüş.Burası işkembe çorbası dükkanı değil diyerek müşteriye kızmış.
Erzurumlu, çay bulamayınca, kuşburnu ağacının ya da böğürtlen ağacının kökünü kaynatıp içer.Erzurum köylerinde çay, işten sonra yorgunluk giderici olarak kullanılmaktadır.Çay, kendi maddi kültürünü de yaratmıştır.Semaverler, geleneksel Türk çay kültürünün özgün malzemeleridirler.Çaydanlıklar, çay bardakları, çay kaşıkları, tepsiler diğer maddi kültür örnekleridirler.Avrupa ve ABD de çay, büyük fincanlarda içilir. Bizde de daha çok üst sosyo-ekonomik kesimde kullanılır.
Resmi dairelerimiz ve çeşitli iş yerlerimiz çaysız olamazlar.Bütün gün iş yerlerinde durmadan çay içilir.Hem sohbetlerde, hem iş yapılırken çay içilmezse insanın kafası yerine gelmez.Bu yetmezmiş gibi, birde eve gelince çay içilir.Batıda olduğu gibi iş yerlerinde formel bir çay saati yoktur.
Çünkü kültürümüzde çay devamlı içilir.Devamlı çay içilmesi yasaklayan iş yerleri ülkemizde hiçbir zaman başarılı olamamışlardır.İş yerlerinde içilen çayın kalitesi önemli değildir.Nasıl olursa olsun herkes zorunlu olarak içer.Arkadaşlarına yegane ikram edilen şey çay olduğu için, çay ikram etmeyenler cimrilikle itham edilirler.Dünyanın en büyük çay üreticileri:Hindistan, Çin, Gürcistan, Türkiye ve İran'dır.Anglo-Sakson kültüründe 1904 yılından itibaren buzlu çay içilmeye başlanmıştır. Bizim kültürde buzlu çay geleneği yoktur.
IHLAMUR
Sıcak olarak içilen içeceklerimizden birisi de ıhlamurdur.Esas olarak evlerde sağlık amacıyla kullanılmıştır.İdrar arttırıcı, terletici, yatıştırıcı ve göğüs yumuşatıcı özellikleri vardır.Bu nedenle son zamanlarda iş yerlerinde de ıhlamur yapılmaktadır.Artık işgörenler, akşama kadar çay içmektense sağlık yönünden yararlı olan ıhlamur içmeyi tercih etmektedirler.
ADA ÇAYI
Tıpkı ıhlamur gibi sağlık yönünden yararlı olan bu bitki de sıcak olarak içilmektedir.Özellikle Batı Anadolu'da kahvehanelerde, çayhanelerde bol miktarda tüketilmektedir.
TARÇIN
Yine çeşitli yörelerimizde sıcak olarak içilen, özellikle lezzeti ve rengi ile tercih edilen bir içecek türü olarak kahvehanelere ve iş yerlerine girmiştir.
KAHVE
Anavatanı olarak Etiyopya ya da Sudan olarak belirtiliyor.Kahve ilk kez 15. yüzyılda Arabistan'da yetiştirilmiştir.Ülkemize 16. yüzyılda gelmiştir.Pişiriliş biçimi ile Türk kahvesi olarak dünyaya tanıtılmıştır.Oysa Türkiye'de yetiştirilmemektedir.1550 yılında İstanbul'da açılan kahvehanelerden sonra yaygın olarak kullanılmış ve dünyaya Türk kahvesi olarak geçmiştir.
Kahve, ülkemizde bir sohbet aracı olmuştur.Bu nedenle "Gönül ne kahve ister ne kahvehane, Gönül ahbap ister kahve bahane" demişizdir."Gel bir kahve içelim" demek sadece maddi olarak bir fincan kahve içmek değildir.O kişi ile sohbet, dertleşme, dedikodu yapmayı içerir.Yorgunluk kahvesi de dinlenmeyi ifade eder.
'Bir fincan acı kahvenin kırk yıllık hatırı vardır' deyimimiz de insanlar arası ilişkilerin, dostlukların pekiştirilmesi için söylenmiştir.Hanımlarımız kahve fallarıyla da geleceğe yönelik yaşantılarını bilmek meraklarını gidererek psikolojik doyum sağlamaktadırlar.Hele kahveler de köpüklü ise içenlerin keyfine diyecek olmaz.
Kahve bir sohbet aracı olduğu gibi, görücü gelenlerin kızı görmeleri içinde bir araçtır.Görücüler, kızın sunduğu tepsiden kahveyi alırken esas olarak onu görmek amacıyla o eve gelmişlerdir.Kültürümüzde çocukların, gençlerin büyükler yanında kahve içmesi istenmemiştir.Bu davranış bir saygısızlık olarak nitelendirilmiştir.Aslında kahve içerken yapılan sohbete küçüklerin karışmasını istemediğimizden çocukların kahve içmesini istememişizdir.
Ayrıca kahvenin çocukların sağlığına zararlı yönleri de söz konusudur.İçenin zevkine göre de şekerlisi, az şekerlisi, orta şekerlisi vardır.Kahvenin süt katılarak içilen türüne 'sütlü kahve' diyoruz ki oldukça yaygın olarak tüketilmektedir.Halk tıbbında çeşitli hastalıklarda kahve kullanılmaktadır.
Kahvehaneler kahve içilen yer olarak adlarını kahveden almış olsalar gerek.Sohbet edilen yerler olarak kahvehaneler kahvenin pahalılaşmasıyla çay içilen yerler haline dönüşmüşlerdir.Yalnız son yıllarda kahvehanelerde sohbetler de azalmaya başladı.Okey oyununun yaygınlaşmasıyla herkesin kafaları önünde saatlerce kimse ile konuşmadan masanın başında oturan müşterileri görmek mümkün.Kahve de çay gibi kendine özgü maddi kültür yaratmıştır.Bin bir türlü kahve fincanlarımız, cezvelerimiz, kahve el değirmenlerimiz, kahve dibeklerimiz, tepsiler bunlardan birkaçıdır.
SALEP
Salep de özellikle kışın içilen sıcak meşrubatlarımız arasındadır.Daha çok ticari kurumlarda içilen koyu sıvı içeceklerdendir.Günümüzde daha çok büyük kentlerde tüketilmektedir. Özellikle sabah kahvaltılarında kullanılır.Artık evlerde pek yapılmamaktadır.Ülkemizde hem sıcak, hem de soğuk meşrubat olarak kullanıldığı gibi, sağlık amacıyla da tüketilmektedir.
KUŞBURNU VE BÖĞÜRTLEN
Son yıllarda kuşburnu, böğürtlen gibi poşetlerde satılan ve sıcak olarak içilen içecekler de yaygınlaştı.
SOĞUK OLARAK İÇİLENLER
Meşrubatlar deyince aslında soğuk olarak içilenler akla gelmektedir. Bu nedenle çeşit olarak soğuk içilenler daha fazladır.
AYRAN
Geleneksel Türk meşrubatları derken ilk akla gelen, ayrandır.Yapımının kolay olması, en ücra köşelere kadar yaygınlaşmasını sağlamıştır.Köylümüz, bulgur pilavını kaşıklarken ayransız olur mu?Konuğunu ayransız ağırlar mı?Sıcak yaz günlerinde tarlada çalışırken soğuk bir ayran içmeden bir gölgeliğe uzanarak dinlenmek olur mu?Kentlimiz de öyle değil mi? Ayak üstü öğle tatilinde dönerli ekmeğini yerken en uygun içecek olarak ayranı tercih etmez mi?
Ayran, aynı zamanda bir Türk simgesi olmuştur.Çünkü yoğurt Türk buluşu olarak dünyaya yayılmıştır.Hayvancılığa dayalı bir ekonominin gereği olarak icat edilmiştir.Yoğurt gibi ayranda bugün Avrupa kültürüne girmiştir.Ayrıca yoğurdun tatlı ve meyveli türleri de Avrupa'da yapılmaktadır.
Yoğurdun sağlığa yararlı yönleri herkesçe bilinmektedir.Aynı biçimde ayranın da sağlıklı bir içecek olduğu kuşkusuzdur.Son yıllarda karton ve naylon bardakların yaygınlaşmasıyla büyük kentlerde ve yurdun her tarafında oldukça fazla miktarda tüketilmektedir.Ayranın bir de köpüklü olarak yapıldığı özel yörelerimiz var.Örneğin; Balıkesir Susurluk ilçesine yolu düşen vatandaşımız oranın bol köpüklü, yağlı ve lezzetli ayranını içmeden oradan ayrılamaz.
Anadolu'da eskiden geleneksel olarak ayran yapmak için 'Yayık" kullanılırdı. Bugün bu geleneğimiz kaybolmuş gibidir.Yalnız göçebe topluluklarında ve bazı köylerimizde devam etmektedir.Ayran, yoksul insanımızın yemeği de olmuştur. İçine ekmek doğrayarak yemek gibi yenmesi, kültürümüzde olan bir durumdur.
BOZA
Türklerin sevdikleri koyu sıvı, tatlımsı, mayhoş bir içki türüdür. Selçuklular zamanında Bekni adı verilmişti.Darı, buğday, mısır, pirinç veya arpadan yapılıyordu. O zaman, olgunlaşması için testide korunuyordu. Kışın içilen mevsimlik içkimiz boza, Türkiye'de daha çok darıdan yapılır.Karlı kış gecelerinde gecenin sessizliğini bozan sokakta boza satan bozacının sesi, bize belki de kış mevsimini daha çok sevdirmektedir.
Ansiklopedik bilgilerde bozanın Orta Asya'da ve Doğu Anadolu'da İ.Ö. 4.yüzyıldan beri var olduğu söylenmektedir.Eski Yunan ve Roma'da da içilmekteydi.Günümüzde Kırım, Volga yöresi, Kafkasya, Türkistan, Balkanlar, Macaristan, Mısır, Arabistan ve İran'da da yapılmaktadır. Osmanlı kayıtlarında bozanın daha çok Edirne, Bursa, Amasya ve Mardin gibi (16. yüzyıl) illerimizde üretildiği belirtilmektedir.Evliya Çelebi, 17.yüzyıl ortalarında İstanbul'da çok sayıda bozacı dükkanı olduğunu kaydediyor.Boza, besleyici ve ısıtıcı özelliği nedeniyle eskiden orduda da kullanılırmış.
ÇEŞİTLİ ŞERBETLER
Ülkemizde meyve sularının yaygınlaşmasından önce 'Şerbet' denilen soğuk içecekler yaygındı.Özellikle mevlitlerde eskiden loğusa şekerinden yapılan 'Loğusa Şerbeti' dağıtılırdı.Nişanlarda ve söz kesilmelerinde de yine aynı şerbet kullanılırdı.Esasen filanın şerbeti içildi deyimi de şerbetten gelmektedir.Şerbetler çok çeşitli idi.Bal şerbeti, gülsuyu şerbeti, şeker şerbeti, lütuf şerbeti, tanrı şerbeti, gülsuyundan yapılmış şeker şerbeti, nardenk şerbeti, saf şeker şerbeti gibi şerbet türleri, Mevlana'nın şiirlerinde yer almıştır.
Bal ile sirkeden yapılan Sirkencübin denilen şerbetin, hem susuzluğu gidermek, hem de hastalıklarda ilaç yerine kullanıldığı belirtilmektedir.Günümüzde şerbet kültürü, yerine meyve sularına bırakmıştır.Fakat Anadolu'da bazı köylerimizde kısmen devam etmektedir.Anadolu'da çeşitli otlardan şerbetler yapılmaktadır. Meyan kökü şerbeti gibi.
MEYVE SULARI
Çeşitli meyve suları da kültürümüzde eskiden beri vardır. bunların bazıları şurup olarak adlandırılıyordu.Gül şurubu, vişne şurubu gibi.Şıra veya meyve sularına 9. yüzyılda, 'çakır' yahut 'süçik' denmekteydi.Meyve suları yemek sofralarında 'Soğukluk' yahut 'Meşrubat' olarak kullanılmakta idi.O zaman en çok üzüm suyu ve şırası içilmekteydi. Ayrıca kayısı suyu da içiliyordu ki adına 'uhak' diyorlardı.
Bugün şıra, bağcılığın yaygın olduğu yerlerde kullanılıyor.Büyük kentlerden kalkmıştır.Pekmez de sıvı olduğu için aslında meşrubat olarak kullanılabilir.Fakat meşrubat olarak kullanılmamaktadır."Demirhindi" denen bir meşrubat türü de vardı, bugün kullanılmamaktadır.Bugün her türlü meyve suyu içilmektedir.Adana'da şalgam suyu, şeker kamışı su içilmektedir.
Bugün presler sayesinde her türlü meyvenin suyu sıkılabilmektedir.Bunlar, evlere kadar girdiği için mutfaklarda her türlü meyve suyu sıkılabilmektedir.Havuç, üzüm, elma, portakal, karpuz, nar, vişne, kayısı, şeftali gibi meyvelerin suları hem hazır olarak şişelerde hem de karton kutularda piyasada satıldığı gibi, bunlar presler yoluyla evlerde de yapılmaktadır.
Bugün meyve sularının toz halindeki şekilleriyle de sıcak veya soğuk meyve suları elde etmek mümkündür.Örneğin portakal, limon, tarçın gibi.Süt de meşrubat olarak, gerek sıcak gerekse soğuk olarak tüketilmektedir.Hatta içine muz, çilek vs. gibi meyveler katılarak da soğuk içecek biçiminde kullanılmaktadır.Hatta sütün çeşitli meyvelerle karıştırılmış biçimleri piknik biçimindeki dükkanlarda yapılıp satıldığı gibi, hazır kutular içinde soğuk meşrubat olarak da satılmaktadır.Aromalı sütler içine meyve kokusu esansı konularak hazır kutularda satılmaktadır.
Bugün hazır meyve suları yanında Batı'dan kola cinsinden içecekler (Coca-Cola, Pepsi, Fanta gibi) Türk meşrubat dünyasını istila etmiştir.Aslında, asitli oluşları fazla şekerli oldukları için şişmanlatıcı oluşlar nedeniyle sağlığa da zararlı olmakla birlikte, yine de reklamlar yoluyla tüketimleri teşvik edilmekte ve özellikle yaz aylarında çok miktarda tüketilmektedir.
Meyve suları, sadece tatlı olanlardan değil ekşi olanlardan da yapılmaktadır.Örneğin limondan limonata yapıldığı gibi, vişneden vişne suyu da yapılmaktadır. Limonata artık evrensel bir soğuk meşrubat sayılmaktadır.Fakat vişne, her yerde yetişmediği için vişne suyunu, yabancı ülkeler bilmiyorlar.Türkiye'de şişeler ve karton kutular içinde satılan vişne suyunu turistler çok sevmektedirler.
Yurt dışında çalışan Türklerde Türkiye'ye gelince yazın bol bol vişne suyu içmektedirler.9. yüzyılda soğukluk olarak kullanılan bir çeşit ekşi meyve suyuna 'Cifseng çakır' denildiğini tarihçiler belirtmektedir.Günümüzde meyve suyu sanayi oldukça gelişmiştir.Özellikle büyük ve küçük karton kutularda satılan meyve suları hem yurt içinde tüketilmekte, hem de yurtdışına ihraç edilmektedir.
Sonuç
Sonuç olarak meşrubatlarımız hakkında şu genellemeyi yapabiliriz:
a)Meşrubatlar, soğuk ve sıcak biçimde içilen, mutfağımızı süsleyen, onu tamamlayan bir öğedirler.
b)Türk mutfağının genel özelliği olan lezzet, meşrubatlarla da kendini göstermektedir.Özellikle kendine özgü kokusu ve lezzeti olan meyveler, lezzetin başlıca örnekleridirler.
c)Meşrubatlarımıza ilişkin üçüncü bir ortak özellik de, onların tarım ve hayvancılık kültürüne dayalı olmalarıdır.Köken olarak tarım ve hayvancılığın yaygın olduğu bir ülkede kuşkusuz meşrubatların hammaddeleri de, ülkemizde olduğu gibi tarımdan kaynaklanmaktadır.
d)Meşrubatlarımızın çoğu, kola cinsi içeceklere oranla, sağlık yönünden yararlıdır.
Geleneksel Türk meşrubatlarının batıdan gelen kola cinsi meşrubatlar yanında korunması, teşvik edilmesi ve yaşatılması inancındayız.Geleneksel Türk yemekleri gibi onların tamamlayıcısı olan geleneksel Türk meşrubatlarının da korunması, kültürel kimliğimiz açısından önemlidir.Bugün soğutma sistemlerindeki gelişmeler onların uzun süre korunmasını kolaylaştırmaktadır.Meşrubatların korunmasını hem turistik amaçlı, hem lezzetli oluşları nedeniyle gelecekteki insanlarımızın yararlanması hem de sağlık açısından yararlı görmekteyiz.
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
üyelerin istekleri dışında özel mesaj atmak , msn e eklemek , siyasal muhabbetlere girmek , yasadışı dosyalar yollamak , küfürlü konuşmak , vede reklam içeren mailler atmak (süperteklif vb.) kesinlikle yasaktır bööle bir şikayet karşısında üyelik geri dönüşüm olmadan silinir bilginize..
sohbet grubumuz açılmıştır arkadaşlar isteyen oraya üyeliğini yaptırabilir ve sohbetlere ordan devam edebilir
katılmak için hayelax-subscribe@googlegroups.com
sohbet etmek için http://groups.google.com.tr/group/hayelax-sohbet
sohbet grubuna katılım için hayelax-sohbet-subscribe@googlegroups.com
posta göndermek için , mail atın : hayelax@googlegroups.com
üyeliğinizi sonlandırmak : hayelax-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazlası için, http://groups.google.com.tr/group/hayelax tıklayıver
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
--> Haberin devamını okumak için tıklayın(Click to Read Source)...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder