18 Temmuz 2008 Cuma

ÇIRALI







Phaselis Antik Kenti

 

Antalya’ya 35 km kala Phaselis sapıldığında bir orman yolu Tekirova Beldesindeki Phaselis’e götürür. Eski dilde "tanrı korur" anlamına gelen Phaselis sizi hiç bozulmamış su kemerleriyle karşılar. M.Ö. 2. yüzyılda kurulmuştur. 3 limana sahip oluşu, zengin orman bölgelerine yakın oluşu nedeniyle M.Ö. 690 yılında Rodosluların kolonisi olarak kurulmuştur. Perslerin Anadolu’ya egemen oluşundan daha sonra Büyük İskender’in eline geçmiştir. Kentin ana kalıntıları askeri limanla güney limanını birbirine bağlayan ana caddenin iki yanında bulunan 125 metre uzunluğunda 20-25 metre genişliğindeki antik yoldur.

Hala ayakta duran iki hamam kalıntısı, anfi tiyatro, agora, bazilika sıralıdır. Çam ve sedir ağaçlarıyla sıralanmış cadde sonunda bir sürprizle uçsuz bucaksız kumsal ve üçüncü liman sizi karşılar. Özellikle turistlerin yoğun ilgisine alışık Phaselis ziyaret edilmeden dönülmemesi gereken bir tarihtir.

 

 

Yüzyıllardır Sönmeyen Ateş - Yanartaş

 

Olympos ve Çıralı mitolojide Tanrılar tanrısı Zeus, Hera, Apollon, Herkül gibi 12 tanrıya ev sahipliği yapmıştır. Kenti ikiye bölen ırmak çevresinde görkemini koruyan tarihsel kalıntıları ayaktadır. Tarihin en önemli Lykia kentlerinden biridir.

Ünlü yunanlı Bellorophontes bir gün kardeşi ile avlanmaya çıkar ve avda yanlışlıkla kardeşini öldürür. Çok üzülür ve korkar, korkudan Tryns kralının sarayına sığınır. Çok yakışıklıdır ve sarayın kraliçesi onu görür görmez aşık olur. Bellorophontes kralına saygılıdır, bu aşkı doğru bulmaz ve kraliçeyi reddeder. Bu hazmedemeyen kraliçe Bellorophontes’e iftira atar, krala onun kendisine zorla sahip olmak istediğini söyler ve kralı kışkırtarak büyük ceza vermesini ister. Kral onu öldürmek yerine eline bir mektup verip kayınbiraderi olan Lykia kralına gönderir. Lykia kralı mektubu okuyup çılgına döner ve Bellorophontes’e iki seçenek sunar; ya öldürülecek yada yılan kuyruklu, keçi gövdeli, aslan başlı ağzından alevler saçan Khimera’yı öldürecek. Tanrılar zavallı Bellorophontes’e acırlar ve ona ellerini uzatırlar. Pegasus adında uçan atı nasıl yakalayacağını ona anlatırlar. Bellorophontes atı yakalar ona altın bir gem vurur. Khimera’yı atın yardımıyla yerin yedi kat altına gönderir. Ancak canavar son nefesini verirken bile yeryüzünü sarsmaya devam eder. Ağzından alevler saçar. Bugün bile yerin yedi kat altından yeryüzüne alevler göndermektedir.

Burası Olympos antik kentinin yanı başında yer alan Çıralı Yanartaş tır. Burada kayaların altından fışkıran alevler hiç sönmeden bin yıllardır yanmaktadır.



--> Haberin devamını okumak için tıklayın(Click to Read Source)...

Havuzlar hastalık bulaştırabilir


Yeditepe Üniversitesi Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Meral Sönmezoğlu, dezenfekte edilmemiş havuzların hastalık yaydığına dikkat çekerek Sürekli denetlenen havuzlar tercih edilmeli. Aksi halde havuzlardan pek çok hastalık bulaşabilir diyor.


Havuzlar insanların ortak kullandıkları bir alan olduğu için hastalık bulaştırmada etkili olabiliyor. Yeditepe Üniversitesi Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Meral Sönmezoğlu, havuzların çok önemli iki özelliği olduğunu belirterek Biri çok kalabalık topluluğun bir arada bulunması; ikincisi de tüm vücuttaki floraların havuz suyuna geçmesi. Havuza giren kişilerin burun florası, deri üzerindeki bakteriler, genital akıntılar, idrar yolu akıntıları havuz suyuna karışabiliyor. Bu tip floralar normal özelliklere sahipken, deri üzerindeki mantarlar, çok zararlı bazı bakteriler, yarası olanların yara üzerindeki bakterileri havuz suyuna daha kolay bulaşıyor. Çocuklar ve hassas cilt yapısı olanlara bu tür bakteriler daha çabuk zarar verebiliyor. Bu tür vakalar denizde olmaz. Çünkü denizin kendi dezenfeksiyon özelliği var. Deniz suyundan enfeksiyon kapamazsınız diyor.


Yaz aylarıyla beraber bu tür şikayetlerin artmasıyla Sağlık Bakanlığı’nın havuz sularının nasıl dezenfekte edilmesi ve klorlanması gerektiği konusunda bir yönetmelik yayınladığını belirten Dr. Sönmezoğlu, konuyla ilgili şunları söylüyor:


Buna göre, saça bone takılması, havuza girmeden önce duş alınması ve ayakların da dezenfektan sudan geçirilmesi gerekiyor. Havuzda en çok yayılan hastalıklardan biri de mantar. Özellikle ayaklar birçok mantar enfeksiyonu taşıyor. Dezenfektan su ayak yüzeyindeki mantarların bulaşmasını engellemektedir. Ayrıca ishal, idrar yolu enfeksiyonu, yara ve genital akıntısı olanlar havuza girmemelidir. Bu durumları bizim kontrol etmemiz mümkün değil. Kişinin, kendi sağlığı için havuza girerken dikkat etmesi gerekiyor.


Havuz hijyeni için kullanılan klorun da insan sağlığı üzerinde olumsuz etkisi olduğuna dikkat çeken Doç. Dr. Meral Sönmezoğlu, ozon gazıyla dezenfekte etmenin daha güvenli olduğuna dikkat çekiyor. Dr. Sönmezoğlu, Ozonla dezenfekte, ancak havuz yapımında yapılabilen bir şey. Yani havuzun bu sisteme göre yapılması gerekiyor. Klor dezenfektanlar içerisinde en mükemmel olanı, ancak mayoların rengini bozması gibi etkilerin yanı sıra miktarının fazla olması durumunda akciğerlerde toksik etki yaratması gibi istenmeyen bazı yan etkileri olabiliyor; az kullanıldığında ise dezenfektan özelliğini yitiriyor. O nedenle klorun miktarı çok önemli diyor.


Çocuklarda daha çok dikkat gerekir

Özellikle büyük tatil köylerinin havuzlarında dikkat edilmesi gerektiğini vurgulayan Doç. Dr. Meral Sönmezoğlu aileleri uyarıyor: Böyle yerlerde insanlar özen göstermiyor. Çocuk havuzlarında çocukların idrar yapmaları bulaşıcı hastalıklara davetiye çıkarıyor. Bu konuda anne-babaların dikkat etmesi gerekiyor. Özellikle havuz iyi dezenfekte edilmemişse idrardaki hastalıklar bulaşabiliyor. Mesela viral menenjitler havuz suyuyla daha çabuk bulaşıyor.


Temiz olmayan havuzlara kesinlikle girmemek gerektiğini vurgulayan Dr. Sönmezoğlu, Belediyenin önerdiği klor miktarlarıyla havuzun dezenfekte edildiğine dair belgenin tesis girişinde asılı olması gerekir. Bu belgeyi yetkiliye sormak havuza girenin hakkıdır diyor.





--> Haberin devamını okumak için tıklayın(Click to Read Source)...

Hiç yorum yok: