15 Ağustos 2008 Cuma

Bozcaada bu kadar güzel anlatılır....








Bozcada'ya bayıldım

 
Geçen haftasonuna 3 gün izin katıp Bozcaada'ya tatile gittik. Cinli daha önce 2-3 kez gitmiş. Ben ilk defa gittim.

Hemen Bozcaada ile ilgili ilk şikayetimi yapayım. İstanbul'a çok uzak. Dönüşümüz 7 saat sürdü. Gidişimizse feribota yetişememek, sonrakinin dolması, haritanın azizliği derken daha da uzun sürdü. 5 günlük tatilin ancak net 3 gününde tatil yapabildik.

Otelimizi gitmeden ayarladık: Sardunya Otel(http://www.adapapazi.com/sardunya/). 8 odalı, oda kahvaltı, kişi başı nakit 60 ytl, aile tarafından işletilen sıcak bir otelcik. Odaları temiz ve ferah. Otele eşyelerı attık ve hemen sahile Koreli'ye yemeğe gittik. Gün boyunca yapılan yol ve yenilen rüzgar beni bitirmiş. Yemekte 1 saat kadar kendime gelemedim baş ağrısından. Sonra laf lafı açınca kendime geldim. Ordan Polente Bar'a bile uğradık.

 
Ada bana biraz Alaçatı'yı hatırlattı. Ama daha çok sevdim. O aşırı pahallı butik otellerden olmaması beni memnun etti. Daracık sokaklar, eski Rum evleri, güzel restoranlarla Bozcaada ilk akşamdan içine çekti beni.

Ertesi gün diğer plajlara da göz atarak Cinli'nin müptelası olduğu Habbele Plajı'nın yolunu tuttuk. Denizin temizliğine, mis kokusuna bayıldım. Antalya'nın sıcak suyundan nefret eden biri olarak, denizin soğukluğundan hiç şikayet etmedim. Bir de şu rüzgar dinseydi.. Habbele ünlü Ayazma Plajı'na göre daha sakin. Cinli de o yüzden burayı daha bir çok seviyor. Fakat buradaki Mitos Beach (tek tesis) çok pahallı. 8 ytl'ye bira mı olurmuş. Ertesi gün Habbele'ye gitmeyi reddettim bu nedenle.

Güneşi yel değirmenlerinin olduğu burunda batırdık. Şezlonglarını şaraplarını hazırlayıp gidenlerin sayısı hiç de az değildi. En uçta oturanların olduğu tarafa yürüdük, yanlarına varınca selam verdik. Ne doğru birşey yapmışız. Hemen bize birer kadeh şarap ikram ettiler, fotoğramızı çektiler. Söyledikleri güzel şarkılara biz de eşlik ettik.
Akşama kaleye giden yol üzerindeki bir restorana oturduk. Çok güzeldi yemekler. Ama aklım tadamadığım Lipsos buğulamada kaldı. Atak yapıp bir kadeh şarap bile içtim. Doğrusu ya hamileyken içilen 1 kadeh şarap da pek tatmin edici olmuyor. Restorandan sonra tekrar gittiğimiz Polente Bar'da bana özel taze sıkılmış adanın Kardinal üzümlerinin suyu çok daha keyif vericiydi. (Durumumu meşrulaştırıyor muyum acaba?!)

Daha adada geçirdiğimiz 2. günün sonunda adalı hissettik kendimizi. Ben Nepal'den, Küba'dan, çalıştığım müşterilerden arkadaşlarıma rastladım. Tekrar tekrar rastlaştığımız 1 gün önce restoranda yan masada oturanlar, sabah plajda arka şezlongdakiler bizde adanın yarısını tanıyoruz hissi uyandırdı.
3. gün de deniza Habbele'ye gittik. Akşamsa sahildeki Nepal turundan arkadaşım Devrim'in ortağı olduğu Kala-balık Restoran'a gittik. Orada Cinli rakıya doydu. Ben özellikle tapas adını verdikleri özel mezelerini beğendim.
 
Adanın çevresi 40 km. Adanın ortasındaki yollardan gidince bağevlerinin içinden geçiliyor. Üzüm bağlarının içinde çok güzel bağ evleri. Çok hayalini kurduk bunlardan biri bizim olsa diye. Ama fiyatlar şimdiden almış başını gitmiş. Biz gene geç kalmışız.Bozcaada ilk yaklaşırken boz ama içi hiç de öyle değil. Bağ evlerinin yanısıra çok güzel çam ormanları da var. Doğal güzelliği, sokakları ve deniziyle Bozcaada'ya bayıldım.

Adaya gelirken Eceabat-Çanakkale feribotununa binmiştik, dönüşte ise Lapseki-Gelibolu feribotuna. Dönüştekini tavsiye ederim. Geyikli-Lapseki arası yol Gelibolu-Eceabat arasındaki yoldan daha iyi. Gelibolu feribotunda bir de güzellik yaşadıkki anlatmasam olmaz. Feribota Keşan'da bir düğünde çalmaya giden Roman bir müzik grubu binmiş. Kendileri için müzik yapmaya başladılar. Meğer feribotta çok Roman varmış. Onlar da toplandı. fasıl gitgide hızlandı göbek havalarına döndü. Ortaya atılıp dansedenler oldu. Böylece hayatımın en neşeli feribot yolculuğunu yaptım. Valla hamile olmasam ortalığı atılıp ben de dansedebilirdim, uslu durdum.

 


--> Haberin devamını okumak için tıklayın(Click to Read Source)...

BCBG Fall 2008 Kampanya fotoğrafları
BCBG nin sonbahar kampanya fotoğrafları bence bu sezonun en başarılılarından biri.

Hızlı tempoda geçen şehir hayatında bir an olsun durup kendisine baktıran kadınlar yaratıyor gibi. Bu modelleri gördükten sonra kim o kadınlardan biri olmak istemez ki?
























--> Haberin devamını okumak için tıklayın(Click to Read Source)...

Hiç yorum yok: