10 Haziran 2008 Salı

Kırmızı, kaya gibi sağlam ve yerinde duramayan marka







Dünyanın en büyük mobil şirketi Vodafone’un temel hedefi, daha güçlü bir küresel marka haline gelmek. Bir yandan sistem, teknoloji ve yönetim süreçlerine yatırım yaparken, öte yandan marka değerini artırmak için iletişime büyük kaynak ayırıyor. Bunun ödülünü de alıyor. Millward Brown’un yapmış olduğu BrandZ Top Global 100 araştırmasına göre, Vodafone 36.9 milyar dolarlık marka değeriyle, dünyanın en büyük 11. markası konumuna yerleşmiş durumda.

Vodafone, pazarlamasını ‘küresel düşün, yerel davran’ mantığıyla yürütüyor. Markanın sürdürülebilir biçimde gelişmesi için, sponsorluklara öncelik veriyor. Pazarlama bütçesinin yüzde 10’unu spor ve müziğe ayırıyor. F1’de yarışan Vodafone Mercedes-McLaren takımı, markaya en büyük katkıyı sağlayan unsur durumunda. F1 aracılığıyla 200 milyon izleyiciye yakınlaşabilen Vodafone, her yıl bir kez dünya basınının temsilcilerini McLaren Teknoloji Merkezi’nde ağırlayarak iş ortaklığı hakkında bilgi veriyor. Bu yılki toplantı 2 Haziran’da gerçekleşti. Mercedes McLaren ve Vodafone’un üst düzey yetkilileri, F1 işbirlikleri ve markaların gelecek planları üzerinde durdu, merkezin oluşum ve işleyişini anlattı.

TEMEL DEĞERLER

25 ülkede 260 milyon müşterisi olan Vodafone 1985’te kurulmuş genç bir firma. Türkiye’de 2006’da Telsim’i alarak Türk pazarına giren şirket, geçen yıl yüzde 28’lik bir büyüme sağlayarak 17 milyon kullanıcıya erişmiş. McLaren Tekonoloji Merkezi’nde konuştuğum Vodafone Group Global Marka Direktörü David Wheldon, Türkiye’de markanın gelişmesinden çok memnun olduğunu dile getirdi.

Vodafone markasının en üst düzey yöneticisi olan Wheldon, Vodafone’un temel değerlerini ‘red, rock-solid, restless’ olarak tanımlıyor. ‘Kırmızı, kaya gibi sağlam ve yerinde duramayan’ Vodafone markası, en büyük katkıyı Manchester United’la yaptığı sponsorluktan elde etmiş. Dünyanın her yerinde fanatikleri olan Manchester United, Vodafone’a dinamik, renkli ve güçlü bir marka çerçevesi oluşturmuş. Ancak, tüm bu başarıya rağmen, kuruluş değişiklik yaparak, futbola ayırdığı kaynağı, markaya daha fazla destek vereceğini tahmin ettiği müzik ve Formula 1 yarışlarına ayırmaya karar vermiş.

David Wheldon, televizyon seyretme oranlarının düştüğü bir dünyada, canlı spor yayınlarının markalar için paha biçilmez bir erişim imkânı sunduğuna dikkat çekiyor. F1 görüntüleri ve haberleri, kuruluşa tüm dünyada aynı anda kullanabileceği müthiş bir içerik imkânı sağlıyor. Wheldon’a bütçeyi sordum; McLaren yatırımı belirtmelerini istemiyormuş. Ancak, sektör dergilerindeki rakamlara göre, 400-500 milyon dolarlık bir kontrat söz konusu.


F1 PİLOTLARI ASTRONOTLAR GİBİ EĞİTİLİYOR

McLaren merkezinde takımın test pilotu Pedro de la Rosa’nın anlattığına göre, pilotlar dayanıklılıklarını artırmak için, son derece dikkatli besleniyor ve düzenli spor yapıyor. Araca kolay girip çıkmaları ve atak olmaları için ince olmaları gerekiyor. Virajlarda kontrolü en yüksek ölçüde tutmak için boyun kaslarını güçlendirmeye yönelik çalışmalar yapıyorlar. Her tür sorunlarını konuşabildikleri profesyonel danışmanları var. De la Rosa, çok çalışmanın, hep daha iyiyi istemenin şart olduğunu belirtiyor. 

Mc Laren Racing’in Genel Müdürü Jonathan Neale ise tüm şirketin pilotların daha hızlı ve güvenli bir yarış çıkarmaları için çalıştığına dikkat çekiyor. Merkez, yarışlar sırasında tek bir yürek olarak, takıma bağlandığından, erişimin kesintisiz ve hızlı olması büyük önem taşıyor. Bu yüzden, Vodafone’un yarışlar sırasındaki veri transferinin kalitesi ve hızı, takıma önemli bir rekabetçi üstünlük sağlıyor. Mc Laren merkezinde, müthiş bir kalite, şıklık, detaya dikkat, sakinlik ve kendine güven gözlemledim. Herkes yapılanlarla gurur duyuyor. Tüm takımın sloganı ‘good is never good enough’, yani iyi yapmak yetmez, her zaman daha iyisini yapmak gerek.


UZAY ÜSSÜ GİBİ BİR MERKEZ, MODEL GİBİ İŞÇİLER

Vodafone Mercedes-Mc Laren takımının gerisindeki McLaren Teknoloji Merkezi çok etkileyici bir yapı. Yeşillikler içinde, küçük bir gölün önünde yumuşak kıvrımlı hatlarla tasarlanmış metal, cam, taş ve seramikten oluşan binayı İngiltere’nin efsanevi mimarı Norman Foster yaratmış, Kraliçe Elizabeth açmış. Tesis uzay üssüne benziyor. Hiçbir ses duyulmuyor. İşçiler Hugo Boss tasarımı siyah giysiler içinde, mükemmel ısı ve ışığa sahip yerlerde çalışıyor. Bina bin kişiye göre tasarlanmış. Eleman alımları bu rakamı aşmayacak biçimde planlanıyor. Giriş katı ‘bulvar’ olarak adlandırılıyor. Geniş, yalın ve aydınlık bu dev salonda, kazanan tüm otomobiller ve 500 adet ödül sergileniyor.
Kafeteryaya giderken tarihteki başarılarla dolu bir ortamdan geçmek, kurumsal gururu canlı tutuyor. Eleman değişim oranının yüzde 2’ler civarında olması, çalışanların memnuniyetinin en önemli göstergesi bir bakıma.

Merkezdeki basın gezisi sırasında kuruluşun en önemli gurur kaynaklarından olan, Mercedes SLR Road Star’ı da inceleme fırsatı buldum. Otomobilin tasarımı kadar pazarlaması da özgün. 480 bin euro’ya satılan otomobilden yılda 800 tane üretiliyor. En çok Amerikalı ve Almanların rağbet ettiği bu şahane aracı alan müşterilerin neredeyse tümü, sipariş aşamasında merkeze gelip alacağı otomobil hakkında yüz yüze görüşmeyi tercih ediyormuş.



--> Haberin devamını okumak için tıklayın(Click to Read Source)...

Karolina Kurkova, Mango için poz verdi


Dünyanın en çok kazanan modelleri arasında yer alan Karoline Kurkova, Mango’nun yeni sezon katalog çekimleri için kamera karşısına geçti ve sizi bu muhteşem görsellerle başbaşa bırakıyoruz.

















EkleBunu Sosyal Paylaşım Butonu


--> Haberin devamını okumak için tıklayın(Click to Read Source)...

Hiç yorum yok: