24 Temmuz 2008 Perşembe

Günlük uyku ihtiyacımızı genetik şifremiz belirliyor - 23 Temmuz 2008 Çarşamba 16:56:27:593




Uyku en temel ihtiyaçlarımızdan birisidir. İnsanlar uzun süre uykusuz bırakıldıklarında ki - bu tür deneyler genellikle 3 ila 4 gün sürebiliyor - istem dışı olarak kısa süreli olarak uyuyakalıyorlar. Uyku yoksunluğu deneylerinde, 3 günün sonunda gerginlik, sinirlilik, zaman algısında çarpıklık, hayal görme, kekeleme, konuşulanları anlayamama gibi belirtiler ortaya çıkıyor. Bunları giderek ellerde titreme, vücutta yanma, ağrılar ve görme bozuklukları, şüphecilik, hatta paranoyak düşünmeler, ayakta rüya görmeler izliyor. Her insan için gerekli olan uyku süresi ve zamanlaması genetik faktörlerin etkisi ile kişiden kişiye değişiyor. Günlük uyku ihtiyacımızı büyük ölçüde genetik şifremiz belirliyor.


VKV Amerikan Hastanesi Uyku Bozuklukları Kliniği Şefi Dr. Sabri Derman, her insanın kendisi için normal bir uyku süresi olduğunu söylüyor ve ekliyor “günümüzde sadece birkaçı yaygın olarak bilinmesine rağmen sayıları gittikçe artan ve uluslararası uyku bozuklukları sınıflandırmasında listelenmiş toplam 88 hastalık var. Hekimler arasında bile uykunun önemi yeni yeni anlaşılıyor. İnsanlar uyku ile sıkıntıları olsa bile bunun zararlarının farkında değiller. Erkekler daha çok eşleri tarafından getiriliyor. Oysa ki pek çok insanın yorgunluğunun, halsizliğinin ve mutsuzluğunun temelinde sağlıklı uyumaması rol oynuyor.”


Kadınlar daha uykusuz

İlk ve orta öğrenimde çocukların uyku şikayetlerine yaklaşık %10, 20 yaşın üstündekilerde yüzde 19”u oranında rastlanıyor. İnsanlar yaşlandıkca uykusuzluktan yakınma oranı artıyor. Kadınlar daha uykusuz. Orta yaşlarda strese bağlı olan, daha sonra menopoz ile birlikte uyku sorunu oranı yüzde 40”lara ulaşıyor. Aynı yaş grubu erkeklerde oran yarı yarıya, yüzde 20. Uykusuzluk çekenlerin yüzde 35”i de uzun süreli ve ciddi boyutlarda olmak üzere uykusuzluk ile iç içe yaşıyor. Uykusuzluğun ciddiye alınmadığı Türkiye”de de oranların Batı ülkelerindekine yakın olduğuna işaret eden araştırmalar var. Bir tahmine göre Türkiye”de 5 milyon kişi ciddi boyutlarda uykusuzluk çekiyor. Çanakkale çevresinde yapılan 5 bin kişilik bir anket, taramaya katılanların yüzde 28”inin uykusuzluk şikayetleri olduğunu, yüzde 10”unun da 3 haftadan uzun süre ve haftada 3 gece ya da daha fazla sıklıkla uykusuzluk çektiğini gösteriyor. Türkiye’de uzun süreli uykusuzluk çekenlerin yüzde 10”u uyku ilaçları ve benzeri antidepresanlardan medet umuyor.


ALKOL YERİNE UYKU TESTİ YAPILSIN

“Bazı uyku bozuklukları son derece ölümcül ve sosyal hayatı ileri derecede felce uğratacak etkiler yaratabilir. Örneğin uyku apnesi sendromu olan hastaların, trafik kazalarına yol açma riski, uyku apnesi olmayan kişilere kıyasla yedi misli fazladır. Diğer hastalıklarda olduğu gibi uyku hastalıklarında da erken teşhis tedavi açısından son derece önemlidir.”


Dr.Sabri Derman:”Şehirlerarası yollardaki trafik kazalarının yüzde 32′’sinin nedeni uykusuzluk, yorgunluk, dalgınlık, dikkatsizlik. Alkolün sebep olduğu kazalar ise sadece yaklaşık yüzde 3. Yollarda alkol kontrolü yapılacağına uyku kontrolü yapsalar daha iyi olacak. ABD”den de bir rakam vereyim: Şöförlerin %30’u hayatları boyunca en az 1 sefer direksiyon başında uyuduklarını bildirmişler.


Yaklaşık 150 milyon ehliyetli sürücü var orada! Uykusuzluk yüzünden her sene ortalama 100.000 kaza, 1500 can kaybı meydana geliyor. Yorgunluga bağlı tahmini can, dolayısıyla mal ve iş kaybı 300 milyar dolar! Bu yüzden ABD”de özellikle uçak şirketleri, nakliye firmaları ve ordu uyku sağlığına özel önem veriyor.”


Dr.Sabri Derman uykusu ile ilgili herhangi bir sorunu olan veya sorun olabileceğinden şüphelenenlerin en kısa zamanda bir uyku bozuklukları uzmanına başvurmalarını öneriyor. Dr. Derman uyku bozukluklarının teşhis ve tedavisinin; uyku bozuklukları uzmanı, psikolog, psikiyatrist, kulak-burun-boğaz uzmanı, akciğer hastalıkları uzmanı ve solunum terapisti, kardiyolog, endokrinolog, diyetisyen, nörolog, fizik tedavi ve rehabilitasyon uzmanı ile pediatrist’ten oluşan, uyku bozuklukları konusunda bilgili ve deneyimli disiplinlerarası bir ekip tarafından yürütüldüğünü belirtiyor.


“Psikiyatrik sorunları olan hastaların yüzde 80”inde uyku bozukluğu var.”


Dr. Derman, uyku bozukluğu ve ruh sağlığımız arasındaki ilişkiyi ise şöyle anlatıyor: “32 yıllık uyku hekimiyim. Uzun süreli uyku bozukluğu olan bir tek mutlu insan görmedim. Bu insanlarda çoğu zaman gizli depresyon, endişe, tatminsizlik, çabuk parlama sonra hemen pişman olma, hayattan zevk almama, unutkanlık, konsantrasyon bozukluğu, vesvese, sevgi azlığı hali vardır ki, bunlar uzun süreli uyku bozukluğunun yan etkileridir. Uykusuzluk yargı kabiliyetimizi – özellikle karmaşık problemlerin çözülmesini -, doğru mantık yürütmeyi etkiler, belleği zayıflatır, ruh halimizi değiştirir, kısacası hiç tahmin edilmeyecek alanlar tesir ederek tüm sağlığımızı etkiler ve kendimizi iyi hissetmemizi önler. Uyku bozuklukları sadece sıkıntı verici ve sinir bozucu olmayabilirler. Yüksek kan basıncı, kalp rahatsızlıkları, fiziksel performans yetersizlikleri gibi ciddi sonuçları olabilir. Kronik uykusuzluk çekenlerde başka sıkıntılar da ortaya çıkar, mide bağırsak şikayetleri, kronik baş ve kas ağrıları, cinsel fonksiyon bozuklukları ve astım gibi. Ancak tüm bu sorunlar tedavi edilebilir. Vardiyalı çalışma da birçok uyku problemini ve buna bağlı komplikasyonları beraberinde getiriyor. Kronik psikiyatrik sorunları olan hastaların yaklaşık yüzde 80”inde bir derecede uyku bozukluğu var.”


Uyku bozukluğunun çeşitleri

Uyku bozukluğu deyince ne anlamak lazım? Genellikle bir kaç haftadan uzun süren uyku sorunlarının nedeninin araştırılması gerekir. Kimi insan 4 saat uykudan sonra sabah dingin bir şekilde kalkarken kimisi ise 12 saat uyumadan kendisini iyi hissetmiyor. Bu nedenle en önemli konu, her kişinin gerekli uyku süre ve zamanlamasının belirlenmesi.


Uyku hastalıkları pratik olarakı üç temel grupta toplanabilir:

Uyumakta zorluk çekenler (insomnia)

Çok uyuyanlar (hipersomnia)

Uykuda çeşitli fizyolojik, davranışsal bozukluk yaşayanlar (parasomnia)


Uyku Bozuklukları


Dissomnia

Dissomnialar uykunun başlatılması veya sürdürülmesindeki sorunlarla (insomnia) ve çok fazla ya da yanlış yer ve zamanda uyumayla (hipersomnia) ilişkili birincil uyku bozukluklarıdır. Bu tip hastalar çoğu kez fazla uykuya ihtiyaç duyar, uyanırken zorlanır ve gün içinde uyuklarlar.


Parasomnia

Uyku sırasında meydana gelen istenmeyen fiziksel olaylar olarak tarif edilebilir. Örneğin uyanıkken gayet normal olan konuşma, hareket etme, yeme, içme gibi davranışların uyku esnasında ortaya çıkması gibi.


Uyku Apnesi

Uyku esnasında nefesin birçok sefer durması olarak tarif edilebilir. Genellikle horlayan, orta yaşlı ve kilolu kimselerde çok sık rastlanan bir hastalıktır. Bu duruma oksijen kaybı, gün içinde aşırı uykululuk ve yorgunluk, dikkat ve konsantrasyon güçlüğü, sinirlilik, yüksek tansiyon eşlik eder.


Narkolepsi

Narkolepsi hastalığı, ani ve kontrol edilemeyen uyku ataklarıdır. Narkolepsi hastaları herhangi bir zamanda ve herhangi bir yerde, örneğin otomobil sürerken, yemek yerken veya yolda yürürken istemsiz bir şekilde uykuya dalarlar. Genellikle kas kuvvetinde azalma, dizlerin bağının çözülür gibi olması ve rüyamsı görüntüler uyku atağından hemen önce ortaya çıkar.


UYKUNUZU DEĞERLENDİRİN:

Ne kadar uyursanız uyuyun sabah yorgun ve halsiz mi uyanıyorsunuz?

Gün içerisinde uyanık kalmakta güçlük çekiyor musunuz?

Bazen şiddetli şekilde horladığınızı ve uyurken nefes almakta güçlük çektiğinizi söyleyen oldu mu?

Yatağa gittiğinizde uykuya dalmakta güçlük çeker misiniz veya sabah çok erken bir saatte uyanıp tekrar uyumakta zorlanır mısınız?

Sebepsiz bir isteksizlik, keyifsizlik hissi duyuyor musunuz?

Gün içinde, özellikle hareketsiz olduğunuz zamanlarda karşı konması zor bir uyku hissi bastırır mı?

Gece olduğunda bacaklarınızda özellikle hareketsiz durdukları zaman artan nahoş hisler, gerilme, çekilme, karıncalanma, kasılma gibi durumlar olur mu?

Uyunuzda konuşur, bağırır, çığlık atar, bilinçsizce hareket eder misiniz?

Daha iyi ve verimli bir uyku uyumak için yapmanız gereken şeyleri öğrenmek ister misiniz?


Eğer bu sorulardan herhangi birini ‘evet’ şeklinde yanıtladıysanız uyku sağlığınızı değerlendirmek açısından bu konuda deneyimli bir hekime başvurmanızı öneririz.




--> Haberin devamını okumak için tıklayın(Click to Read Source)...

Kalsiyum ve kalsiyumun kadın beslenmesindeki önemi - 23 Temmuz 2008 Çarşamba 16:56:27:531


Kalsiyum kemiklerimizin oluşumunu ve sağlamlığını sağlayan vücudumuz için zorunlu minerallerden biridir. Kalsiyum pek çok hücresel fonksiyonun yanı sıra kemik yapımında kullanılan temel elemandır. Eksikliği, kadınlarda özellikle menopoz döneminde daha çok ortaya çıkan osteoporoza (kemik erimesi) neden olabilir.Yaşam süresince yetersiz kalsiyum alımının, osteoporoz gelişiminde önemli bir rol oynadığı düşünülmektedir. Yayınlanan pek çok çalışmada yetersiz kalsiyum alımının düşük kemik kitlesi, hızlı kemik kaybı ve yüksek kırık oranları ile ilişkili olduğu gösterilmiştir. Ulusal beslenme araştırmalarında, pek çok insanın sağlıklı kemik yapımı ve kemiğin korunması için gerekli olan miktarın yarısından daha az kalsiyum tükettiği saptanmıştır. Günlük yiyeceklerle alınan kalsiyum miktarına bağlı olarak kalsiyum desteği kullanımı gerekebilir.


Kalsiyum ihtiyacı yaşam süreci içinde değişkenlik gösterir. İskeletin hızla büyümekte olduğu çocukluk ve ergenlik döneminde, gebelik ve emzirme sırasında vücudun kalsiyum ihtiyacı daha fazladır. Menopoz sonrası dönemdeki kadınlar ve yaşlı erkeklerin de daha fazla kalsiyuma ihtiyaçları vardır. Kalsiyumun bağırsaklardan emilimini sağlayan D vitamini miktarının yetersiz olması buna neden olabilir. Yaşlandıkça vücutta kalsiyum ve diğer besinler eskisi kadar etkin bir şekilde emilemez.


Günlük ne kadar kalsiyuma ihtiyaç vardir?

Kadın ya da erkek, hamile ya da değil, tüm insanların günde 1000 mg. kalsiyum almaları gereklidir. 50 yaşın üstündekilerde bu miktar 1200 mg’dır. Hamile kadınlarda ise günlük gereksinim normalden 500-1000 mg. daha fazladır. Buna göre hamile bir kadın günde 1.500-2.000 mg. kalsiyum almalıdır.


Kişinin kalsiyum ihtiyacı daha doğmadan önce başlar. Anne karnında gelişmekte olan bebeğin de, güçlü kemiklere ve dişlere sahip olması için kalsiyuma gereksinimi vardır. Ayrıca sağlıklı sinir sitemi, kalp ve kas yapıları için de kalsiyum önemlidir. Tıpkı anne için olduğu gibi, gelişimini hızla devam ettiren bebeğin kalp atım ritminin normal ve kan pıhtılaşma sisteminin düzgün şekilde gelişmesi için yeterli kalsiyum alması şarttır. Eğer hamilelik sırasında yeterli miktarda alınmazsa, bebeğin gelişimi sırasında gereksinim duyduğu kalsiyum annenin vücudundan ve kemiklerinden sağlanır. Bu durum daha sonraki dönemlerde anne sağlığını olumsuz yönde etkileyebilir.


Kadınlarda östrojen seviyesinin düşmesi, kemik yıkımını hızlandırır çünkü östrojen kemiklerdeki kalsiyumun azalmasını engelleyen bir hormondur. Menopozda östrojen seviyeleri düşünce kemik yıkımı artar. Yeterli kalsiyum alınması, kemik yıkımının yavaşlamasını sağlayarak osteoporoz riskini azaltacaktır. Bu nedenle, bu dönemde kalsiyum ihtiyacı daha fazla olmaktadır. Kalsiyum ve D vitamini desteğinin yanı sıra düzenli ağırlık kaldırma egzersizleri yapılması, kemikleri güçlendirecektir. Kadınlarda egzersiz ve yeterli kalsiyum alımı ile kombine edilen östrojen tedavisi; kemik erimesi ve kırıklıklara karşı en iyi savunmadır. Menopoz döneminde kalsiyum ihtiyacı 1200-1500 mg arasında değişmektedir. Birçok kadın özellikle menopoz döneminde kilo almamak için süt ve süt ürünlerinden kaçınır. Oysa kaymağı alınmış sütten yapılmış süt ürünleri, tam yağlı sütten yapılmış ürünlerle aynı miktarda ya da biraz daha fazla kalsiyum içermektedir.


Kalsiyum Kaynakları

En zengin kalsiyum kaynakları şunlardır: süt, yoğurt, peynir, brokoli, pazı ve ıspanak gibi koyu yeşil, yapraklı sebzeler; sardalye ve somon balığı; badem ve portakal suyu, tahıllar ve ekmekler gibi kalsiyum bakımından zenginleştirilmiş yiyecekler.





--> Haberin devamını okumak için tıklayın(Click to Read Source)...

Hiç yorum yok: