Unilever’in ‘kalp sağlığı markası’ olarak konumlandırdığı Becel, geçtiğimiz günlerde kalp sağlığı konusunda yaygın bir bilinçlendirme kampanyası başlattı. Reklam filmleri, broşürler ve internet aracılığıyla, tüketicilere kalp sağlığını koruma konusunda değerli bilgiler vermeyi hedefleyen ‘Becel Kalbini Sev’ kampanyası, son derece akıllıca hazırlanmış bir proje. Basın temsilcileri için hazırlanan program çerçevesinde, ben de kendimi kampanyanın içinde buldum. Excel İletişim Danışmanlığı’ndan Eda Yılmayan’ın tatlı ısrarlarıyla, önce bazı tahliller yaptırdım. www.kalpyasi.com adresine girip, kalp yaşımı hesapladım. Intermed hekimleri o sonuçları değerlendirdi. Sonra da Dr. Hasan İnsel’le kalp sağlığı ve sağlıklı beslenme konularında bir söyleşi yaptık. Hasan Bey’in sunumundaki en çarpıcı ifade ‘En iyi tedavi, hiç hasta olmamaktır’ cümlesiydi. Yağlar, diyetler, anti-aging konusunda pek çok şey öğrendim. Margarin kullanmayan ve margarinden pek de hoşlanmayan bir kişi olarak, itiraf etmem gerekir ki, Becel’in bu deneyimsel pazarlama aktivitesini çok etkileyici buldum ve sonuçta Becel’in sağlıklı formulü olduğuna ikna oldum. Unilever, Becel’i kalp sağlığının desteklenmesi için geliştirmiş. Türkiye’deki ürün portföyünde 6 farklı tür mevcut. ‘Becel Kalbini Sev’ kampanyası, dünya çapında uygulanan küresel bir çalışma. Dünya Kalp Federasyonu tarafından destekleniyor. Kampanyanın lansmanıyla birlikte yayınlanan Becel Kalp Sağlığı Manifestosu, kalp hastalıklarına karşı neler yapılabileceği konusunda çözümler sunuyor. Herkese tavsiyem ilk vakit bulduklarında www.kalbinisev.com sitesini ziyaret etmeleri, kalp yaşlarını hesaplamaları ve kalplerine iyi bakmaları. NELER YAPILMALI? Becel Kalbini Sev kampanyası kapsamında görüştüğüm Dr. Hasan İnsel, hastalıkları önlemenin mümkün olduğunu vurguladı ve şu altı noktaya dikkat edilmesini salık verdi: 1. Düzenli check-up. Dr. Hasan İnsel, her günün sonunda bir bilanço yapmanın çok yararlı olduğuna dikkat çekiyor. Olumlu yaşayan, çevresindeki stres faktörlerini azaltan ve her fırsatta hareket eden kişilerin sağlıklı kaldığını belirtiyor. Beslenme konusuna gelince; beyaz un, pirinç, şeker gibi rafine gıdalardan uzak durmayı, bol lifli gıdaları seçmeyi öneriyor. Tüm yağların 1 gramında 9 kalori bulunduğunu ve çok tüketildiğinde ‘sağlıklı’ diye bilinen yağların bile zararlı olduğunu hatırlatıyor. Kendisinin kahvaltıda Becel Pro-Aktiv’le, Pınar Beyaz Light’ı karıştırıp yediğini de belirten Dr. Hasan İnsel, bilinçli beslenmenin yaşam kalitesini yükselten en önemli unsur olduğu kanısında. RAKAMLARLA KALP VE DAMAR HASTALIKLARI BEDEN İLE ZİHNİ DENGELEMEK “Bedenle iletişim kurmaya başlayınca işler çok kolaylaşıyor. Bedenin zorlanması gerekmiyor, çünkü beden ikna edilebilir. Bedenle kavgaya girişmek gerekmiyor -bu çirkin, şiddet dolu ve saldırgan olur ve herhangi bir sürtüşme daha fazla gerginlik yaratmaya yarar. O yüzden sürtüşmeye gerek yok- bırak rahatlık ön planda olsun. Ve beden Tanrı’nın öyle güzel bir hediyesi ki, onunla itişmek Tanrı’ya karşı gelmekle eşdeğerdir...” Osho Bu haftayı sağlığa ayırınca, son günlerde okuduğum bir kitabı önermenin yeri geldi; ‘Beden ile Zihni Dengelemek’, yıllardır pek çok eserini okuduğum Osho’ya ait. Osho, aslında Doğu’da binlerce yıldır var olan bilgeliği yeniden formüle ediyor. Bedene eziyet etmenin, Tanrı’nın verdiği en önemli armağana saygı duymamak anlamına geldiğine dikkat çekiyor. Hastalıkların, ruhtaki dertlerin yansıması olduğuna inananlardanım ben de. Daha mutlu bireyler, daha başarılı çalışanlar, daha verimli yöneticiler olmanın yolu beynimizi biraz tatile çıkarıp bedenimizin yolladığı sinyallere kulak vermekten geçiyor. Bedenimizi yorgunlukla, kötü beslenmeyle, uykusuzlukla, gerginlikle perişan ettikçe, mutlu ve neşeli olma imkânımız da yok oluyor. Osho’nun tavsiyeleri yalın, kolay ve samimi. Beden, ruh ve akıl arasında denge kurmak isteyenlere duyurulur. |
--> Haberin devamını okumak için tıklayın(Click to Read Source)...
Reklam kuşakları ünlülerle doldu. Peki, markalara ne oldu?
Reklam kalabalığı içinde dikkat çekmenin en garantili formüllerinden biri tanınmış kişileri kullanmak. Reklamverenin bütçesinin büyüklüğü çerçevesinde bir ünlü bulmak ve iletişimi onun üstüne yüklemek herkese çok kolay geliyor. Bu enflasyon ortamında şöhretli yıldızların çalışmalarının büyük başarılar yakalama oranıysa giderek düşüyor. Son günlerde reklam kuşaklarımız yine ünlülerle doldu. Cem Yılmaz, Okan Bayülgen, Şahan Gökbakar ve Müslüm Gürses’li reklamları sıklıkla izliyoruz. Filmler dikkat çekiyor, ancak ne kadar etkin oldukları ve markalara ne kadar katkıda bulundukları pek sorgulanmıyor. Reklamların konuşulması yeterli geliyor belki de... Mesajlar dağınık, kurgular karışık. Doritos Ala turca’da Cem Yılmaz bir reklam ajansı ve küresel bir reklamverenle birlikte çalışıyordu. Kampanya tek sesli, tutarlı ve sağlam stratejiler üzerinde kuruluydu. Türk Telekom’un bir soluk alıp tüm geçmiş çalışmalarını bütünsellik ve marka değerleri açısından birlikte ele almasında yarar var. Şaşı Cem’li reklama gelince, evet komik, evet gülüyor insanlar ama reklamın bir etik duruşu olması gerektiği de kesin. Düşene gülmek, engellilerle dalga geçmek, cinsel ayrımcılık yapmak, küfretmek komedinin en ilkel biçimi. Dev bir markanın, üç beş kahkahaya ihtiyacı olmamalı. “Bu komedidir, reklamdır” sözlerine kesinlikle katılmıyorum. Reklam her şey değildir, pazarlama da öyle. Ahlaki duruş içseldir, insana saygıyı, içten bir özeni varsayar. Demokrasi sınırları bilmektir, insana saygı duymaktır. OKAN, ŞAHAN VE MÜSLÜM BABA Bankalararası Kartlar Birliği geçtiğimiz yıllarda Okan Bayülgen üzerine kurulan renkli bir kampanyayla yola çıkmıştı. Filmdeki tüm karakterleri Bayülgen’in canlandırması dikkat çekiciydi, durdurucuydu. Bir kampanyasal bütünlük sağlamak amacıyla, bu yıl yine benzer bir yaklaşım tercih edilmiş. Yeni filmlerde Bayülgen, Yüzüklerin Efendisi, M. Monroe, Einstein ve Bob Marley olarak karşımıza çıkıyor. Ne diyelim, kendisinin dönüşüm ustalığını döktürmesi iyi hoş ama o çok fazla ön plana çıktığı için filmler bir tür Okan reklamına dönüşmüş. Bankalar, kartlar geri planda kalmış. Reklamveren mutluysa diyecek söz yok tabii ki... Reklamcılık kısa episode’lar yazmak değil ki sevgili Şahan. Strateji, düşünce, ekip çalışması, marka yönetim kuralları var işin içinde. Next Star’ın ismi bu reklamlarla duyulur, ancak marka algısına olumlu katkısı olmaz. Tuluat ile gerçek komedi arasındaki ince çizgi pazarlamada çok önemlidir. Sinemanın dili, reklamların ve marka iletişiminin dilinden ayrıdır. Teknoloji satın almak ciddi bir konudur. Komediyle dikkat çekmek tabii ki başarılı bir tekniktir, ama iş yalnızca eğlence olursa marka zarar görür. Bizden söylemesi. Reklam dünyası Müslüm Gürses’i bir keşfetti pir keşfetti. Bankada o, içecekte o, elektronikte o... Benim merak ettiğim, markaların yöneticilerinin kendilerine sunulan Müslüm Baba senaryolarını nasıl olup da hâlâ kabul edebildikleri. ‘Başka kişi mi yok, başka öykü mü?’ diye sormuyor mu kimse? Vestel’in V’si, GRP’si yapım bütçesi bol bir film belli ki. Bir tarafta Baba, diğer tarafta Şahika bağrış, çağrış, kurşunlar, silahlar, klişeler... Teknolojiye yatırım yapan, kendini devamlı aşan, yerli yabancı dev markalarla kıyasıya rekabet eden, markasını sürekli güçlendiren Vestel, artık ‘isyankâr genç marka’ konumundan çıkması gerektiğini fark etmeli. Ürün geliştirmede, şirket yönetiminde yaptığı inovasyonu pazarlama iletişiminde de uygulamalı. Lidere yakışır davranmalı. MAVİ'NİN TOSCANİ İLE KUSTURİCA DENKLEMİ Bir marka sağlıklı doğdu mu, çoğu kez büyüyüp serpilmesi de aynı şekilde sağlıklı oluyor. “Çok oluyoruz” kampanyasıyla ulusal gururu okşamaya yönelik bir çıkış yapan Mavi, zaman içinde olgunlaştı, tasarıma ve gençliğe daha çok vurgu yapmaya başladı. Bu değişim, iletişim diline de yansıdı. Geçen yıl ünlü fotoğrafçı Oliviero Toscani’nin hazırladığı basın ve outdoor çalışmalarında bir Batı-Doğu sentezi vardı. Kot pantolonlardan yapılmış Yeniçeri başlıkları ve dev mavi boncuklarla Toscani güçlü bir görsel kimlik yakalamıştı. Bu yıl Mavi’nin kadrosuna ünlü yönetmen Kusturica da eklenmiş. Yeni reklam filminde gençlik, hareket, espri, sürpriz, dans, müzik, aşk, entrika hepsi bir arada... Mavi’nin modern çingeneleri, dünyanın her yerinde zevkle izlenecek nitelikte bir çalışma olmuş. Ortaya mini bir Kusturica başyapıtı çıkmış. Toscani’nin dikkat çekici, çarpıcı fotoğrafları ile film birbirine uymuş. İki dünya yıldızı bir araya gelmiş. Mavi’nin yeni kampanyasının denklemi harika olmuş. |
--> Haberin devamını okumak için tıklayın(Click to Read Source)...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder