Geçtiğimiz hafta, Çırağan Oteli’nin Balo Salonu’ndaki tüm konuklar, yılın sosyal girişimcisi seçilen iki harika kadını dakikalarca ayakta alkışladı. Ernst&Young, Milliyet ve Schwab Vakfı işbirliğiyle yürütülen Yılın Sosyal Girişimcisi Yarışması’nı kazanan KAMER Vakfı Kurucu Başkanı Nebahat Akkoç ile Hey Tekstil Grup Yönetim Kurulu Başkanı Aynur Bektaş gözleri dolu dolu, yaptıkları işe ne kadar inandıklarını anlattılar. Onlar konuştukça yüreklerimiz ısındı; dayanışmanın, gönülden yardım etmenin, bir davaya inanmanın güzelliğiyle bizler de heyecanlandık. Yarışmanın ertesi günü, Schwab Vakfı’nın Bölge Direktörü Parag Gupta’yla bir söyleşi yapma fırsatım oldu. Kendisinden uzun uzun Schwab Vakfı’nın yaptıklarını ve dünyada sosyal girişimciliğin durumunu dinledim. Anlattıkları çok etkileyiciydi, hem de umutlandırıcı. Profesör Klaus Schwab, dünyanın önde gelen ekonomistlerinden biri, 1971’de World Economic Forum’u yaratan kişi. Dünyanın daha yaşanabilir, daha adil bir yer olması için, dünyanın siyasi ve ekonomik önderlerini bir araya getirmeye çabalayan, hayran olunacak bir insan. Kendi adını taşıyan vakfı ise eşi Hilde’yle birlikte 1998’de kurmuş. Gupta’nın anlattıklarına göre Schwab ailesine mikro kredi kavramıyla dünyada çığır açan Muhammed Yunus’la tanışmaları ilham kaynağı olmuş. Yunus’un 20 yıllık mücadelesinde kendisine destek bulmadan yoluna devam etmek zorunda kalması Schwab’ları, kendi sesini duyurmaya ihtiyacı olan sosyal girişimciler için platform oluşturmaya yönlendirmiş. Vakfın Davos’ta, 2002’de, Dünya Ekonomik Forumu sırasında düzenlediği, ‘Sosyal Girişimcilerle Tanışın’ başlıklı panele kimse ilgi göstermemiş. Ancak geçen altı yıl içerisinde vakıf büyük bir hızla büyümüş. Zürih’te yapılan Dünya Sosyal Girişimci Zirvesi’ne katılan Türkiye 2007 birincisi Prof. Dr. Mustafa Sarı, tanıştığı 70 sosyal girişimcinin öykülerinden son derece etkilenmiş bir biçimde dönmüştü. Parag Gupta sosyal girişimcilik, sivil toplum kuruluşu olmak ve kurumsal sosyal sorumluk projesi yürütmek arasında temel farklar olduğunu vurgulayarak, bu üç kavramın net olarak algılanmasının önemli olduğuna dikkat çekiyor. Gupta’ya göre sosyal girişimcinin temel hedefi toplumda ölçümlenebilir bir değişim yaratmak. Sosyal girişimci maddi kaynak sunmuyor, bir platform oluşturuyor. Gupta önümüzdeki yıllarda şirketlerin ‘kurumsal sosyal fırsatlar’ yaratma çabalarının artacağını öngörüyor. Başarılı örnekler arasında çok etkileyici projeler var. Nike’ın evsizler için düzenlediği Futbol Turnuvası dünyadaki pek çok ülkedeki yoksul için umut olmuş. Danone’un Hindistan’da buzdolabı olmayan evler için ürettiği yoğurt, Toyota’nın çevre dostu otomobili Prius, Starbucks’un ‘Dürüst Ticaret’ belgesi olmayan kahveleri almama tercihi önemli bir trendin göstergesi. Kurumların sivil toplum kuruluşları ve sosyal girişimcilerle birlikte harika projelere imza atacağı günleri heyecanla bekliyorum doğrusu. DOLMA, TAHİN-PEKMEZ VE İZMİR TUMULUNUN YANINDA KAHVE Starbucks gerçekten yaptığı işi çok önemsiyor. Şirketin özünde, ürün geliştirmeyi, pazarlamayı, müşteriyi anlamayı ve sürekli yenilenmeyi bilen bir ekip var. Markanın yaratıcısı dolar milyarderi Howard Schultz, her gün çıkıp birkaç Starbucks’a uğrayıp, müşterileri ve hizmeti görmeden edemezmiş. Bu ilgi kuruluşun DNA’sına işlemiş. Türkiye Genel Müdürü Can İkinci ve Kahve Kalite Direktörü Chris Jordan’la bir tadım etkinliğine katıldım. Jordan dört kahve türünden yola çıkarak kahvelerin asit oranı, tadı ve yoğunluğuna göre değerlendirmeler yaptı. Kahvenin tadını çıkartmak için önce fincanı tek elle tutup, dört parmakla kapayıp kokusunu almak, sonra da höpürdeterek içmek gerekiyor. Böylece dil, damak ve burun birlikte kahvenin tadını daha iyi algılıyor. Tadım sırasında hafif fındık tadında olan, dolgun kremli bir his veren Kenya kahvesiyle zeytinyağlı yaprak sarması geldi. Kolombiya kahvesiyle İzmir tulumu servis edildi. Biraz kakaomsu tadı olan Sulawesi’yle peynirler ve tahin-pekmez sunuldu. Kahve pek çok tada yakıştı. Çok sıcak olmamak şartıyla yemeklerde kahve içme fikrine de alıştım böylece. Starbucks’ın deneyimleri yönetme becerisine de bir kez daha tanık oldum. İDDİALI BİR İŞBİRLİĞİ, PEGASUS-HSBC Pegasus son derece yaratıcı bir kuruluş. THY gibi bir devin karşısında çok sağlam biçimde ayakta durabilmesi, lideri kendi konumunu ayarlamak zorunda bırakıyor. Sabiha Gökçen’e can vermesi, sevimli marka kimliği ve iddialı zamanlamasıyla diğer havayolu şirketlerinden süratle sıyrılmayı başardı. Şimdi de HSBC’yle birlikte çıkardığı kredi kartıyla Shop&Miles’a rakip olmayı hedefliyor anlaşılan. Şirket 5 yılda 500 bin kişiye ulaşmayı istiyor. Sadık müşteri yaratmanın temel koşulu, müşterilerin hareketlerini doğru analiz edebilmek ve ona yönelik çözümler üretebilmekten geçiyor. Elde bu kredi kartı, böyle bir ulaşım şirketi ve başta Ali Sabancı gibi bir deha olduktan sonra, başarı öykülerinin katlanarak artacağını öngörmek hiç de zor değil. Belli ki yeni nesil işadamlarının sahnede yerlerini daha da sağlamlaştırması, tüm kuralları değiştirmeye devam edecek. Bu yazı 03.03.2008 tarihinde Milliyet İK'da yayınlanmıştır.
|
--> Haberin devamını okumak için tıklayın(Click to Read Source)...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder