2 Temmuz 2008 Çarşamba

Büyük Yaratıcılık Gününde, dört büyük yarışma







Büyük Yaratıcılık Günü olarak çevirebileceğimiz, “Big Creativity Day” baştan sona yaratıcılıkla doluydu. Ödüllü reklamları peş peşe seyredebilmek, festivallerin yaratıcılarından  deneyimlerini dinlemek son derece ufuk açıcı ve ilham vericiydi. Öncelikle tüm bu yarışmaların Türkiye temsilciliğini yapan Marketing Türkiye’nin Genel Yayın Yönetmeni Günseli Özen Ocakoğlu’nu kutlamak gerek, sonra da Epica ve NYF yarışmalarını yıllar önce başlatan Marketing Türkiye’nin yaratıcısı rahmetli Atilla Öğüt’ü sevgiyle anmak...

‘MİZAHIN KULLANILMASI LAZIM’

“Big Creativity Day”de reklamın iyisinin ne kadar etkileyici olabileceğini bir kez daha gördük. İlk konuşmacı Epica’nın yaratıcısı Andrew Rawlins’dı.  Rawlins iki saate yakın süren sunumunda 1987’den bugüne kadar Epica’da ödül alan te-levizyon reklamlarından bazılarını izletti ve filmlerin yapımı hakkında bilgi verdi. Sunumu sonrasında kendisiyle sohbet ettik. Başarılı reklamın formülünde yıllar içinde değişiklik olmadığını anlattı. Bildiğimiz, alıştığımız gerçeklere, yeni bakış açıları getirmenin öneminden bahsetti. Reklam yaratıcılığını, “bir ürün veya hizmeti o zamana kadar yapılmamış bir biçimde, özgün ve yeni bir çözümle anlatmak” olarak tanımladı.

İnsanların reklam izlemek istemediğini, bu yüzden yaratıcıların eseri izlenebilir kılmak için mizah kullanmaları gerektiğini savundu. Rawlins’e göre mizah,  reklamcının izleyiciye sunduğu bir ödül. İnsanlar eğlenceli buldukları reklamları ikinci kez zevkle izliyor ve çevresine reklamdan söz ediyor.

İŞTEN ATILDI FESTİVAL SAHİBİ OLDU
 
Epica 22 yıllık bir festival. 2007’de 45 ülkeden 5461 eser yarışmaya katılmış. Sadece Avrupa’yla kısıtlı. Yaratılış öyküsüyse çok ilginç. Yarışmanın fikri, 1987’de Andrew Rawlins, DMB&B Paris’te Ajans Başkanı olarak çalışırken ortaya çıkmış. Rawlins, reklam yaratıcılığı yarışmalarının ya ülke çapında, ya da dünya çapında yapıldığını gözlemleyerek, ikisinin ortasında bölgesel çapta bir yarışma olması gerektiğini düşünmüş. Bu fikrini şirketteki bazı arkadaşlarıyla paylaşmış. Tesadüf odur ki, bu konuşmadan tam iki gün sonra, DMB&B merkezinden gelen bir üst düzey yetkili, Rawlins’in işine son vermiş. O da yeni bir iş bulmayı beklerken, bölgesel yarışma fikrini hayata geçirmiş.  Avrupa’nın en prestijli yarışmalarından birisi olan Epica da böylece doğmuş.

Golden Drum’a gelince, 400 milyon nüfuslu  “Yeni Avrupa” nın reklam yarışması olan bu organizasyon, 15 yıl önce Doğu Bloku’nun çözülmesi sonrasında  kapitalist dünyayla tanışan Adriyatik ülkelerinin girişimi olarak başlamış...

Eski Yugoslavya’da yaratılan Golden Drum’un bugünkü sahibi Slovenya’daki Piran-Portoroz kenti. Yarışmanın kurucusu Jure Apih, Festival’in Avrupa’da Cannes Lions Uluslarası Reklam Festivali’nden sonraki en büyük ikinci etkinlik olduğuna dikkat çekiyor. Yılda yaklaşık 2500 başvurunun yapıldığı yarışma, 1500 katılımcıyı Slovenya’ya çekmeyi başarıyor. Apih’in “ sıkı rekabet, iyi okul, çılgın parti ve kıyasıya meydan okuma” terimleriyle tanımladığı yarışma, önemli yaratıcı yönetmenlerin desteğiyle büyüyor.

‘BÜYÜK FİKİRLER, BÖLGESEL DOĞAR’
 
Jure Apih, girişimciliğini bir basamak öteye taşıyarak, geçtiğimiz yıl “The Cup” isimli uluslarası bir yarışma programı daha başlatmış. “Büyük fikirler, bölgesel olarak doğar” ilkesi üzerinde gelişen yarışma, farklı kültürleri anlayabilmeyi hedefliyor. Apih’in,  “genius loci” olarak tanımladığı bu yaklaşım, özünde küresel olma tezlerine karşı bir bakış açısı taşıyor. “Genius Loci”, mekanın ruhu anlamına geliyor. Roma mitolojisine göre, her yerin bütünlüğünü koruyan dost ruhlar bulunurmuş. Apih, her kentin kendine özgü bir ruhu olduğuna, kültürün, sanatın ve reklamların bu özü yansıtması gerektiğine inanıyor.

ESİNLENME BİR TÜR KİŞİSEL AHLAKİ SORUNDUR
 
Öğle yemeğinde, Rawlins ve Apih’le yaratıcılık, etkinlik ve özgünlük konularını konuştuk. Ülkemizde sıklıkla tartışılan esinlenme tartışmaları hakkında ilginç yorumlar yaptılar. Andrew, esinlenmelerin olmasının çok normal olduğunu, dünyadaki fikir mirasında bugün akla gelebilecek herşeyin zaten mevcut olduğunu söyledi. Reklamverenin bilgisi ve onayı olması halinde, esinlenmenin kabul edilebileceğini, ancak bu eserle reklam yaratıcılığı yarışmasına girilemeyeceğini vurguladı.  Apih’se, esinlenmeyi bir tür kişisel ahlaki sorun olarak ele aldı. Ticari olarak kabul edilebilir olsa da, etik olarak karşı olduğunu anlattı. Saygınlık isteyen bir yaratıcının özgünlükten ödün vermemesi gerektiğini savundu.

“Büyük Yaratıcılık Günü,” besleyici, eğlenceli ve renkli geçti. Cumhuriyet için hazırladıkları reklamlarla uluslarası ödülleri toplayan Concept’in Yaratıcı Yönetmeni Niyal Akmanalp’a iyi reklamın formülünü sordum; “Yalınlık ve öze inmek” diye cevap verdi. Big Creativity Day’in özünü şöyle özetlemek mümkün; başarılı bir eser yaratmak isteyenlerin yaratıcı kabukları kıra kıra öze inmesi ve oradaki en saf fikri bulması gerek. Böylece hem kendi ülkesinin ruhunu yansıtması, hem de reklamnın yaptığı esere ruh katması mümkün oluyor. 



--> Haberin devamını okumak için tıklayın(Click to Read Source)...

Kristal Elmanın sürprizini yine TBWA yaptı





Türk reklam dünyasının en değerli ödülü Kristal Elma, bu yıl yirmi yaşına bastı. Geçen yirmi yıl boyunca, elmalar yaratıcı ekiplere ve ajanslarına moral, gurur, neşe, şan şöhret, itibar ve en önemlisi yeni müşteriler getirdi. Elma giren ajansa bereket geldi, bakışlar kazananların üzerinde yoğunlaştı.

Pek çok ajans bileğinin gücüyle, dikkat çeken, akılda kalan, gönülçelen ve işe yarayan işleriyle ödüller kazandı. Ancak, her yıl sadece ödül için yaratılmış, bazen sadece bir kez yayınlanmış reklamlar da aradan sıyrılıp elmaları kaptı. Neredeyse her yıl jüriler, seçilen eserler, birincilikler tartışıldı; küsenler, yarışmayı protesto edenler oldu. Ancak polemikler, eleştiriler, hayaller ve hayal kırıklıklarıyla Kristal Elma tam yirmi yıldır ayakta kalmayı başardı.

Yirminci Kristal Elma, benim sevgili üniversitem Bilgi’nin Santralİstanbul’daki büyüleyici ortamında yapıldı. Kampusun harika mekânı, törene ferahlık kattı. Sunucular başarılıydı; organizasyon gereksiz uzatmalar olmadan, can sıkmadan keyifli bir ritimle tamamlandı. 2008’in Kristal Elma’ları sahiplerini bulmadan önce, geçen yirmi yılın kilometre taşlarını oluşturan bazı kişi ve kurumlara ‘şükran’ elmaları dağıtıldı. Gecenin sonunda kazanılan ödüllerin toplam puanı yılın ajansını belirledi. Medina Turgul DDB, bolca Kristal Elma ve televizyon dalında büyük ödül kazanmış olmasına rağmen, birinciliği toplam puanı daha yüksek olan TBWA’e kaptırdı.

ALTIN BİR SAYFA

Geçen yıl, TBWA yılın reklam ajansı seçildiğinde, sektörden kutlamalardan çok eleştiri almıştı. Reklamcılar Derneği Başkanı Cem Topçuoğlu, kafalardaki soru işaretlerinden ve sorgulamalardan rahatsız olmuştu ve ajans ödüle gerçek anlamda sevinememişti. 2007 seçici kurul üyelerine, ödüller sonrasında, durumla ilgili sorular yöneltmiştim. Konuştuğum herkes, jürinin etki altında kalmadığını, Cem Topçuoğlu’nun zaten kendi şirketine oy verme hakkının olmadığını ve en önemlisi halk jürisiyle, Kristal Elma jürisinin benzer değerlendirmeler yaptığını vurgulamıştı.

Bu yıl, Atilla Aksoy’un oluşturduğu süper jüri de benzer bir sonuca imza attı ve TBWA öne çıkmayı başardı. Ödül töreni sonrasında konuştuğum Cem Topçuoğlu, -bu kez seçim sürecinin tümüyle dışında olduğu için- şirketin başarısına eleştiri gelmeyecek olmasından dolayı çok mutluydu.

Özetle, Yirminci Kristal Elma, Cem Topçuoğlu’nun kariyerine altın bir sayfa olarak yazıldı. Organizasyon başarılıydı, sektöre emeği geçenlere gösterilen saygı duygulandırıcıydı. En önemlisi, TBWA’in zaferi geçen yılın soru ve şüphelerine sağlam bir cevap verdi. Topçuoğlu da eleştiriler dosyasını keyifle kapatmış oldu.




Türkiye’nin en iyi reklamverenleri

Bu yıl Seçici Kurul sadece ajansları değil, reklamverenleri de ödüllendirdi. Pek de hoş bir iş yaptı. Malum bir ajans ancak reklamvereni kadar iyi olabiliyor. Garanti Bankası, Turkcell ve Arçelik yirmi yılın en değerli reklamverenleri seçildi.

Koç Holding Dayanaklı Tüketim Grubu Başkanı Aka Gündüz Özdemir, Garanti Bankası Genel Müdürü Ergun Özen ve Turkcell Genel Müdür Yardımcısı Lale Saral Develioğlu ödülleri bizzat gelip aldı. Ergun Özen ödül almayı sevdiklerini belirtti, yıllardır Kristal Elma’yı protesto eden Serdar Erener’e de, yarışmaya katılmaya başlasa sevineceklerini söyledi.
Kim bilir, belki Serdar Erener bu çağrıya cevap verir ve yine sahnelerde yerini alır.


Milliyet’in ödülüne çok sevindik

Medina Turgul DDB, Ceza üzerine kurduğu, ‘Türkiye Sizinle Gurur Duyuyor’ kampanyasıyla büyük dikkat çekmişti. Gazetemize okurlardan övgü mesajları yağmıştı. Basın kategorisinde, Milliyet TV reklamıyla Kristal Elma kazanması da kampanyanın tacı oldu. Ödül töreni sonrasında, Ceza minik bir konser verdi. Böylece, Milliyet deneyim pazarlaması alanında da başarılı bir işe imza atmış oldu.


Kristal Elma notları...

  • Büyüklerimi sayarım, küçüklerimi severim: Yirminci Kristal Elma töreninde, sektörün kurucularından Eli Acıman ve İzidor Barouh’a, Elma’nın yaratıcı babaları Ersin Salman ve Metin Deniz’e, ödül törenlerine büyük destek veren Cemal Noyan’a ve sevgili Çetin Ziylan’a özel ödüller takdim edildi. Geçmiş onurlandırıldı. Öte yandan, pek çok yeni kategoriyle, özellikle dijital içerik üreten genç ajanslara kendilerini gösterme fırsatı sunuldu. Sektörün gençlerine ilham kaynağı olabilecek örnekler yaratıldı. Böylece büyüklere saygı, küçüklere umut verildi.
  • Seçici Kurul cömert miydi: Atilla Aksoy, sektörün en değerli isimlerini bir araya topladı. Geçen yıllara göre daha fazla Kristal Elma dağıtıldı. Eski jürilerin daha mı eli sıkıydı? Yoksa, bu yılki jüriler cömert olmayı mı seçti? Her ne olursa olsun, “Bu dalda ödüle layık eser bulunamamıştır” cümlesini duymak hem ortamı soğutuyor hem de umutları kırıyor. Bu yıl yıldızlar takımının dağıttığı ödüller, ajanslara iyi moral kaynağı oldu. Gece boyunca neşeli gruplar sahneye koştu, tören canlı, renkli ve hareketli geçti.
  • Radyo reklamları çok başarılıydı: Kristal Elma’ların televizyon ve basın dalında verilenleri akıllarda kalır, ancak radyo reklamları yalnızca sese dayalı olduğu için belleklerde yer almaz. Bu yıl kazanan radyo reklamları mecrayı doğru kullanan, renk ve tat katan çalışmalardı. Keyifle dinledim, bolca alkışladım...



--> Haberin devamını okumak için tıklayın(Click to Read Source)...

Hiç yorum yok: