2 Temmuz 2008 Çarşamba

Dünyanın en büyük reklamvereni mıknatıs müşteri olma sırlarını anlattı







Bu yıl 55.’si düzenlenen Cannes Lions Uluslararası Reklam Festivali’nde, reklam endüstrisi, internet ve mobil teknolojilerin yarattığı yeni düzen karşısında toparlanmış görünüyordu. Sektörün A takımının temsilcileri, reklamcılığın değişen dünya düzeninde ayakta kalabilmesi için tümüyle yenilenmesi gerektiğini dile getirdi. “İnternet, basın ve televizyonu öldürecek mi?” sorusunu soran bile olmadı. Gençler ile yaşlıların, büyükler ile küçüklerin, geleneksel ile modernin birlikte var olduğu bir dünyayı kabul etmekten başka çıkar yol olmadığı anlaşılmış gibiydi.

Yenilenme ihtiyacının en belirgin kanıtı, festivalde genç yaratıcılara ayrılan özel, dev bir salondu. Deneyimli reklamcılar, Festival Sarayı’nda “Ne Olacak bu reklamcılığın hali?” sorusuna cevap ararken, gençler kendi alanlarında çalışma, tanışma, dinlenme, eğlenme ve pazarlama dünyasının en önemli isimlerini dinleme fırsatı buldu. Bu arada, altı kişilik genç ekibimiz üç dalda yarıştı. Hatta, yetişkinlerden alamadığımız müjdeli haberler onlardan geldi. Basın dalında Genç Aslanlar dünya ikincisi oldu.

‘Young Lions Zone’, Genç Aslanlar Bölgesi’nin konuşmacıları arasında dünyanın en büyük reklamvereni Procter&Gamble’ın 5 bin 500 kişilik pazarlama ekibinin başındaki Global Marketing Officer’ı Jim Stengel da vardı. Stengel, gençlerle sıcak, samimi ve bilgilendirici bir diyalog kurdu. Gençler de ona son derece akıllı ve bilgili sorular yöneltti.

Stengel, ilke, vizyon, sorumluluk, sevgi, saygı, yaptığı işi önemseme, bağlılık, çalışkanlık, karşısındakini dinlemenin önemi ve güvenden söz etti. Dev markaların hayallerle yaratıldığını anlattı. Procter&Gamble’ın bu yıl Cannes Lions’da Yılın Reklamvereni ödülü almasının aslında bir tesadüf olmadığını ortaya koydu. 5-6 sene önce, ajansların zevkle ve heyecanla çalışmak isteyeceği bir ‘mıknatıs müşteri’ olma hayaliyle yola çıktıklarını ve iyi bir reklamveren olmak için büyük çaba gösterdiklerini belirtti. Ajanslarına iş ortağı gibi davranmayan reklamverenlere şaşırdığını, uzun vadeli bir güven ilişkisi olmadan başarının gelmeyeceğini söyledi.

YALNIZCA İNSAN FAKTÖRÜ

Jim Stengel’a ‘Mıknatıs Müşteri’ olmanın sırlarını sordum: “Her şeyden önce yaratıcılığın yeşereceği bir ortam yaratmak” diye yanıtladı. Güçlü bir ortaklık için, ‘ilham verici, destekleyici, ajansına güvenen, açık davranan ancak en iyisini talep eden’ bir reklamveren gerektiğini belirtti. Stengel’a göre, reklamveren, reklam ajansı ilişkisi yaşamdaki iyi ilişkilere benzemeli. “Neşeli, canlı, sürprizli, esprili ortamlarda harika şeyler olur” diyen Stengel, P&G’deki değişimin ajanslar tarafından fark edilmesinden gururla söz ediyor. Dünyanın en yaratıcı reklam ajanslarından Wieden&Kennedy’nin, Nike markası için çalışan yaratıcı ekibinin, P&G’nin Old Spice ürününe hizmet verme talebi, kendisini çok mutlu etmiş. 

Dünyada pazarlama direktörlerinin 18-24 ay gibi kısa bir sürede işlerini kaybettiği bir ortamda, Jim Stengel yedi yıldır aynı görevi yürütüyor. 25 yıldır P&G bünyesinde çalışan Stengel, “Biz markalarımız aracılığıyla insanların yaşamını iyileştirmeyi hedefliyoruz.  Bizi ajanslarımız buraya getirdi, onlar bize ilham verdi” diyor. 140 ülkede, 310 markayla yaratılan dev organizasyonun gerisinde yalnızca insan faktörünün olduğuna dikkat çekiyor. “En iyi yetenekleri bir araya getirin, onlara hedefler verin, süreçleri tanımlayın, sonra da her şeyin mümkün olduğunu gözlemleyin” diyerek, başarısının formülünü açıklıyor.


‘Dünyayı da, reklamcılığı da büyük şirketler değiştirecek!’

Cannes Lions Uluslarası Reklam Festivali, son yıllarda ciddi anlamda kabuk değiştiriyor. Dünyanın en büyük reklamverenleri yaratıcılık konusunu çok ciddiye aldıklarını sürekli dile getiriyor. Festivale en üst düzey yetkilileriyle geliyor, ajanslarıyla birlikte hızla değişen dünyayla nasıl başa çıkacaklarını araştırıyorlar.

Bu yıl ‘The Beauty of Big (Büyük Olanın Güzelliği)’ başlıklı sunumunda, TBWA Worldwide’ın Başkanı, Jean-Marie Dru, büyük şirketlerin sektöre yön verme konusundaki kararlılığına dikkat çekti.

Dru’ya göre, P&G, Unilever, Honda, Nestle, Mars, Nike gibi kuruluşlar yeni bir dönem başlatıyor.Bu yeni dönemde, kimse garantili reklam yapmakla yetinmiyor. Yaratıcılığın bir seçenek değil, bir zorunluluk olduğunu herkes kabul ediyor. İyi fikirler yetmiyor, büyük fikirlere ihtiyaç var. Yalnızca küçük ajansların yaratıcı olduğu yıllar geride kalıyor. Büyük şirketler reklamcılığın kurallarını değiştirme konusunda liderliği ele alıyor.

Markaları büyük yapan unsurun satışlar, cirolar, kârlar değil, markanın duruşu olduğuna inanan Dru, büyük markaların başlattığı sosyal sorumluluk çalışmalarının önümüzdeki dönemde çığ gibi çoğalacağına dikkat çekiyor.

Dru’ya göre, P&G, Unilever gibi kuruluşlar yaptıkları kampanyalarla insanların yaşamlarına katkıda bulunmayı diliyor ve bunda da başarılı oluyor.



--> Haberin devamını okumak için tıklayın(Click to Read Source)...

Guy Ritchie ve Madonnanın sonu ne olacak?


Geçen hafta herkes Madonna’nın alyansını takmadığından bahsetti. Daha önce de bir boşanma avukatına başvurduğu haberini yayınlamıştık. Bu hafta çocuklarla birlikte New York’ta olan Madonna, onları da Kabala seminerlerine götürdü. Madonna’nın en büyük çocuğu Lourdes, babası Carlos’la buluşup hasret giderdi. Guy Ritchie -dikkat ediniz o da yüzük takmıyor!- Madonna’nın peşinden New York’a uçtu. Guy’ın annesine ‘Bu çift boşanacak mı?’ diye sordular, her evli çiftin zor zamanlar yaşayabileceğinden bahsetti. Biz ise Madonna’yı 80′lerden beri bu kadar uyumsuz bir kılıkta görmemiştik! Ya siz?














EkleBunu Sosyal Paylaşım Butonu


--> Haberin devamını okumak için tıklayın(Click to Read Source)...

Hiç yorum yok: